TÜSİAD, Dijital Türkiye Konferansı'nı gerçekleştirdi

PAYLAŞ
  • TÜSİAD'ın düzenlediği Dijital Türkiye Konferansı, “Dönüşen Rekabette Yıkıcı Güç” temasıyla gerçekleştirildi. Açılış konuşmalarında dijital teknolojilerin iş hayatını nasıl dönüştürdüğüne dikkat çekildi.
  • TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, yapay zeka ve diğer kritik teknolojilerin etkisinin arttığını belirterek, Türkiye'nin yüksek teknoloji ihracatındaki konumunu geliştirmesi gerektiğini ifade etti.
  • TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci ise KOBİ'lerin dijital dönüşüme ayak uydurmasının gerekliliğine dikkat çekti.
TÜSİAD, Dijital Türkiye Konferansı'nı gerçekleştirdi

TÜSİAD'ın düzenlediği dördüncü Dijital Türkiye Konferansı gerçekleştirildi. “Dönüşen Rekabette Yıkıcı Güç” temasıyla düzenlenen konferansın açılış konuşmaları Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci tarafından yapıldı.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan konuşmasında dijital teknolojilerin rekabeti ve iş hayatını hızla ve kökten dönüştürdüğüne dikkat çekerek, yapay zeka, kuantum teknolojileri, siber-fiziksel sistemler, yarı iletkenler gibi kritik teknolojilerin etkisinin her geçen gün arttığına değindi.

Turan'ın konuşmasında şu sözler öne çıktı:

"Teknolojik dönüşüm yapısı gereği yıkıcıdır ve geçiş süreci zorludur. Öte yandan, teknolojik dönüşüm eğer doğru yönetilirse refaha, verimliliğe, yaratılan katma değere, beşeri sermayeye, sosyal kalkınmaya, demokrasiye olumlu yönde etki eder.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, "muhteşem yedili" olarak adlandırılan teknoloji şirketleri yalnızca geçtiğimiz yıl ağırlıkla Ar-Ge ve veri merkezlerine olmak üzere 400 milyar dolardan fazla yatırım yaptı.

Son birkaç yılda Avrupa Birliği; dijital rekabet kurallarından dijital hizmetlere, veri ve siber güvenlikten yapay zekaya kadar bir dizi kapsamlı düzenlemeyi devreye soktu. Bu yeni çerçeve, ülkemiz de dahil olmak üzere AB sınırlarının ötesinde etkileri olacak kurallar setini barındırıyor ve aynı zamanda küresel dijital ekonominin normlarını oluşturmayı hedefliyor.

En önemli ekonomi ortağımız Avrupa Birliği’nin odağında şimdi rekabetçilik ve bu hedefi besleyecek kural kitabının uygulanması var.

Avrupa Birliği’nin yeni sanayi stratejisindeki değişim hedefi sadece teknoloji sektöründe yüksek katma değerli üretim ve teknoloji odaklı istihdam boyutlarıyla da sınırlı değil. Aynı zamanda sanayi, finans, enerji, sağlık, ulaştırma ve savunma gibi dijitalleşmeyle dönüşen sektörlerle de etkileşimi var.

Gümrük Birliği’yle değer zinciri boyunca tesis edilen güçlü dokunun sürdürülebilirliği için kurallar manzumesindeki bu değişim süreci ile uyumlaşmamız gerekiyor.

Avrupa Birliği, ABD ve Çin başta olmak üzere yüksek teknoloji odaklı giderek yükselen rekabet ortamı küresel değer zincirini de etkiliyor. Ülkemizin Küresel Rekabet Endeksi içinde yüksek teknoloji ihracatındaki konumu Güney Avrupa ülkelerinin de gerisinde.

Yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracatımız içinde son 15 yıldır yüzde 3-4 bandında seyreden payını yükseltecek, teknoloji üretme ve entegrasyon yetkinliğimizi artıracak bütünsel yatırımlar stratejik önemde.

Ülkemizin kritik teknolojilerde Avrupa çapında yapılacak yatırımların bir parçası olması, Ar-Ge’nin daha etkin ticarileştirilmesi için birlikte adımlar atılması son derece kıymetli olur.

Jeopolitik gerilimlerin arttığı küresel düzlemde kritik altyapının güvenliği de öne çıkıyor:

Hammadde kaynaklarının ve tedarik zincirlerinin güvence altına alınması,
kesintisiz altyapının geliştirilmesi,
verinin korunması,
siber güvenliğin sağlanması ve
hızla dönüşen endüstrilerde dijital yetkinliği yüksek işgücünün geliştirilmesi rekabetçiliğimizin sürdürülebilirliği açısından ajandalarımızdaki öncelikli yerini koruyor.

Veri ekonomisi, sadece verilerin toplanması ve işlenmesiyle değil, stratejik bir şekilde kullanılması boyutuyla da önem arz ediyor.

Dijital çağın gerektirdiği nitelikleri haiz insan kaynağına ulaşmak dünyada da Türkiye’de de giderek güçleşiyor. Dijital dönüşüm süreci işgücü talebini rutin becerilerden; analitik ve yüksek düzey becerilere kaydırdı.

Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma hedefi, çağın gerektirdiği nitelikleri kazandıracak eğitim sistemi kalitesini tesis etme hedefinden bağımsız gerçekleşemez.

"Yenilikçi düşünceye sahip şirketler güçlü aktörler olarak rol alıyor"

Türkiye yüzde 24,3 ile ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının OECD içinde en yüksek olduğu ülke. Gençlerimizin çalışma hayatına gerekli yetkinliklerle kazandırılması ilk önceliklerimizden olmalı.

Mevcut eşitsizlikler ve yapısal ihtiyaçlar daha da derinleşmeden, zamanında ve hep birlikte harekete geçtiğimizde, dijitalleşmenin yıkıcı gücüne karşı toplumsal ve ekonomik açıdan da hazır olabiliriz.

Yenilikçi düşünceye sahip şirketler, sadece bugünün ihtiyaçlarına yanıt vermekle kalmıyor, geleceği şekillendiren güçlü aktörler olarak rol alıyor. Yapay zeka girişimleri son yıllarda ülkemizde hem yatırım adedi hem de yatırım miktarı bakımından oyun ve fintechle yarışır bir noktaya geldi. Tarım, enerji, sağlık gibi alanları da yatay kesen yapay zeka girişimlerinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağını öngörüyoruz."

"Lagarde, finansal sistemde yeni kırılganlıklara neden olabileceğinin altını çiziyor"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci ise teknolojinin hızlı gelişiminin, geleneksel yöntemlerle işleri yönetmeyi, toplumsal dinamiklere etkisini değerlendirmeyi ve gelecek öngörüsü yapmayı zorlaştırdığını söyledi.

İnci'nin konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

"Üretken yapay zeka gibi pek çok gelişim fırsatını da içinde taşıyan yenilikçi teknolojiler, hızlı ve farklı çözüm olanakları sağlıyor, rekabeti amansız bir şekilde dönüştürüyor.

Üretken yapay zeka alanında büyük dil modellerinin (LLM) getirdiği yenilikler gerçekten birçok alanda devrim niteliğinde gelişmelere yol açıyor. Bu heyecan verici gelişmeler bizi geleceğe dair umutlandırırken, bu teknolojilerin sorumlu ve etik bir şekilde geliştirilmesi ve kullanılması için risklerin farkında olmamız gerekiyor.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde da açıklamalarında bu riske dikkat çekiyor ve finansal sistemde yeni kırılganlıklara neden olabileceğinin altını çiziyor. Dijitalleşmenin para politikası üzerindeki etkileri anlaşıldıkça, merkez bankalarının analitik çerçevelerini yeniden değerlendirdiklerini belirtiyor.

Bu kırılgan ve potansiyel risklerin yoğunlaştığı dönemde, inovasyon kültürünü benimseyen, yıkıcı teknolojilerden etkin ve verimli şekilde faydalanan ve kalkınma stratejilerini bu değerler üzerine kuran ekonomiler küresel rekabet gücünü ellerinde tutuyor.

Geçtiğimiz yıl TÜBİSAD ile birlikte hazırladığımız Türkiye’nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji için Eylem Çağrısı raporumuzda belirtildiği gibi; dijital ekonominin dünya genelinde 30 trilyon doları aşkın bir ekonomik büyüklüğe sahip olduğu tahmin ediliyor.

Bu ekonomik büyüklükten hatırı sayılır bir pay almamız gerektiğine yürekten inanıyoruz. Mevcut durumda özel sektör ve kamu önemli adımlar atıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi başta olmak üzere kamu kurumları nezdinde yürütülen çalışmalar çok önemli. Sektörel ve dijital politikaları birbirinden bağımsız planlamak imkânsız.

"KOBİ'lerin dijital dönüşüme ayak uydurabilmesi için hızlı bir dönüşüme gidilmesi gerekiyor"

Türkiye’deki işletmelerin çoğunluğu oluşturan KOBİ’ler ve tedarik sanayi de bu vizyonun ayrılmaz bir parçası. KOBİ’lerin dijital dönüşüme ayak uydurabilmesi ve verimliliklerini artırabilmesi için üretim ve iş yapma modellerinde kökten ve hızlı bir dönüşüme gidilmesi gerekiyor.

2018 yılından bu yana gerçekleştirdiğimiz TÜSİAD SD2 Programı teknoloji kullanıcıları ve teknoloji tedarikçileri arasında bir eşleştirme platformu olması yanında ilham verici bir iyi uygulama kütüphanesi olarak işlev görüyor.

Kaynaklarımızı Ar-Ge’ye, teknolojiye, bilime, inovasyona ve eğitime daha fazla ayırmamız gerektiğine inanıyoruz. Eğitim, aynı zamanda toplumsal eşitsizliklerin giderilmesinde de en önemli unsur. Eşitsizliklerin giderilmesi ve insanımızın çağımızın gerektirdiği yetkinlikleri kazanması için bilim temelli kaliteli eğitimi bir öncelik haline getirmeliyiz. İş dünyamızı ve tüm toplumumuzu dijital çağın yetkinlikleri ile donatmaya mecburuz."