Petrol piyassaında sessiz bir devrim: Mevsimsellik değişti, kış değil yaz artık zirve

Petrol piyasasında yüzeyde sakin bir seyir var. Ancak bu görünüşün altında, son 25 yıl boyunca kademeli şekilde gerçekleşen ve bugün etkileri net biçimde hissedilen derin bir dönüşüm yatıyor. Bloomberg’den Javier Blas’ın kaleme aldığı analiz, küresel petrol talebinde mevsimsel zirvenin kıştan yaza kaydığını ve bu değişimin 2024 yılı için de belirleyici hale geldiğini ortaya koyuyor.
Blas’a göre, bu dönüşümün merkezinde Çin ve Hindistan gibi büyük gelişmekte olan ekonomilerin küresel enerji denkleminde üstlendikleri yeni roller var. Bu iki ülkenin talep tarafında yarattığı etki yalnızca toplam tüketimi artırmakla sınırlı kalmadı; aynı zamanda petrol piyasasında geleneksel mevsimselliği de kalıcı biçimde değiştirdi.
1990'larda ve 2000'lerin başlarında, özellikle Kuzey Yarımküre ülkelerinde kış mevsiminin başlamasıyla birlikte ısınma amaçlı kullanılan kalorifer yakıtı ve gazyağı tüketimi yükseliyordu. Bu da Ekim’den Aralık’a kadar olan dönemde talebin ve fiyatların en yüksek seviyelere ulaşmasına yol açıyordu. 2014 gibi görece yakın bir tarihte bile bu desen geçerliliğini koruyordu. Ancak bugün tablo değişti.
Artık Temmuz-Eylül dönemi, küresel petrol piyasasının en sıkışık ve fiyatların en yüksek olduğu dönem olarak öne çıkıyor. 2024 yılı da bu eğilimin istisnası değil. Uluslararası Enerji Ajansı'nın verilerine göre, bu yılın üçüncü çeyreğinde dünya genelinde petrol talebi, dördüncü çeyreğe kıyasla günlük 500 bin varil daha fazla olacak. Bu durum, 1991’den bu yana yalnızca beşinci kez gerçekleşiyor.
Dönüşümün üç temel ayağı bulunuyor:
İlk olarak, sanayileşmiş ülkelerde kalorifer yakıtı gibi rafine petrol ürünlerinin ısınma amacıyla kullanımı yapısal olarak azalıyor. ABD’de 1990’da evlerin %17’si petrole dayalı sistemlerle ısıtılırken, bugün bu oran %9’a gerilemiş durumda. Avrupa’da ise düşüş daha keskin. Buna karşın, yaz aylarında seyahatlerin artmasıyla birlikte jet yakıtı tüketimi hızla yükseliyor.
İkinci olarak, gelişmekte olan ülkelerde talep desenleri farklılık gösteriyor. Ekvatora daha yakın olmaları, yıl boyunca daha sabit sıcaklıklara sahip olmaları ve sanayinin toplam tüketim içindeki payının yüksekliği nedeniyle bu ülkelerde petrol tüketimi yıl geneline daha dengeli yayılıyor. Özellikle Orta Doğu’da bazı ülkeler hâlâ elektrik üretimi ve deniz suyunun tuzdan arındırılması için doğrudan ham petrol kullanıyor. Örneğin, Suudi Arabistan geçen yaz yalnızca elektrik üretimi amacıyla günde 800 bin varil petrol yaktı. Bu miktar, Belçika'nın toplam günlük petrol talebinden daha fazla.
Üçüncü unsur ise iklim değişikliği. Daha ılıman geçen kışlar ısınma amaçlı tüketimi azaltırken, daha sıcak yazlar tatil ve seyahat kaynaklı talebi artırıyor.
Bu yapısal değişiklikler, fiyatların da yaz aylarında daha yüksek seyretmesine neden oluyor. OPEC+ grubunun üretim artışlarına rağmen, petrol fiyatları son haftalarda 65 dolar seviyesinin üzerinde tutunmayı başardı. Bu seviye, mayıs ayının başında görülen dip noktalardan yaklaşık 10 dolar daha yüksek.
Javier Blas’a göre, Çin’in mayıs ve haziran aylarında piyasa fazlası olan petrolü stratejik ve ticari rezervlerine eklemesi de bu sıkışıklığın hissedilmesine katkı sağladı. Ancak bu durum kalıcı olmayabilir. Çünkü OPEC+ üretim artışlarının yanı sıra Brezilya, Guyana ve Kanada’dan gelecek ek arzın da ekim ayı itibarıyla piyasaya girmesi bekleniyor. Aynı dönemde rafineri faaliyetlerinin 85,4 milyon varil/gün seviyesinden 81,7 milyon varil/gün düzeyine düşmesi öngörülüyor. Aradaki 3,7 milyon varillik fark, orta ölçekli iki OPEC ülkesinin toplam üretimine denk geliyor.
Çin mevcut hızda rezervlerine petrol eklemeye devam etse bile, oluşacak arz fazlası sadece Asya’da değil, Brent ve WTI gibi fiyatlamanın yapıldığı Avrupa ve ABD bölgelerinde de stok birikimine neden olabilir. Bu da fiyatlar üzerinde aşağı yönlü baskı yaratabilir.
Blas, bu senaryonun tamamen gerçekleşmeyebileceğini, talep veya arz tarafındaki sapmaların dengeyi değiştirebileceğini belirtiyor. Ancak kâğıt üzerinde oluşan fazla, küçülse bile piyasa üzerinde hissedilir bir etki yaratmaya yetecek büyüklükte.
Sonuç olarak, petrol piyasasında artık en yoğun dönem yaz ayları. Piyasa, mevsimsel olarak yeni bir dengeye oturmuş durumda ve bu dönüşüm, her geçen yıl daha görünür hale geliyor. Javier Blas’ın uyarısıyla bitirmek gerekirse: Petrol piyasası için artık kış değil yaz geliyor. Ama yine de kış yaklaşıyor.