İş dünyasından faiz kararı öncesi açıklamalar: 350-400 baz puan indirim, devam eden faiz düşüşü

Derya Yüce
PAYLAŞ
  • Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 24 Temmuz'da faiz kararını açıklayacak. Şüphesiz bu haftanın en önemli gündem başlıklarından biri olacak bu karar öncesi, beklentiler faiz indirimi yönünde. Haziran ayında aylık enflasyonun yüzde 1,37 artması, hem piyasalar hem de iş dünyası tarafında indirime ilişkin beklentileri güçlendirmiş durumda.
  • Cnbce.com'a konuşan İTO, MÜSİAD, TİM ve ATO Başkanları faiz indiriminin bu ay başlaması ve indirimlerin kalıcı olması gerektiğine dikkat çekti. İş dünyasının önde gelen isimleri, yüksek faiz oranlarının üretimi yavaşlattığını, krediye erişimi zorlaştırdığına dikkat çekerken, üretim, ihracat ve istihdamın sürdürülebilirliği için faiz indiriminin kalıcı ve cesur adımlarla devam etmesi gerektiğini vurguluyor.
İş dünyasından faiz kararı öncesi açıklamalar: 350-400 baz puan indirim, devam eden faiz düşüşü

Bu hafta, tüm gözler Merkez Bankası'nın faiz kararında olacak. Bir önceki Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini yüzde 46'da sabit bırakan Merkez Bankası, sıkı para politikasında kararlılık vurgusunu yinelemişti. Haziran enflasyonunun aylık bazda yüzde 1,37 artması faiz indirimine ilişkin beklentileri güçlendirdi. Piyasa tarafında olduğu gibi iş dünyası da faiz indirimi konusunda hemfikir. İTO, MÜSİAD, TİM ve ATO Başkanları tek ses oldu. 24 Temmuz'daki Para Politikası Kurulu toplantısından güçlü bir faiz indirimi bekleniyor. Cnbce.com'a konuşan iş dünyasının önde gelen isimleri, yüksek faiz oranlarının üretimi yavaşlattığını, krediye erişimi zorlaştırdığına dikkat çekerken, üretim, ihracat ve istihdamın sürdürülebilirliği için faiz indiriminin kalıcı ve cesur adımlarla devam etmesi gerektiğini vurguluyor.

Avdagiç: Faiz indiriminin devamı gelmeli

İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, Merkez Bankası’ndan bu ay beklenen faiz indiriminin, izleyen dönemde de süreceğine ilişkin güçlü bir beklenti içerisinde olduklarını belirtti. “Diğer bir ifadeyle beklentimiz, bunun üretimden büyümeye ve ülke kalkınmasına katkı veren bir sürece dönüşmesidir” dedi. Bu süreçte kredi faizlerinin düşürülmesiyle sağlanacak olumlu finansman koşullarından, öncelikle KOBİ’lerin yararlandırılmasında büyük bir yarar olacağını düşündüklerini ifade eden Avdagiç, kredi genişlemesinde KOBİ’lere pozitif ayrımcılık yaratacak makroihtiyati tedbirlerin alınmasının, ekonominin kılcal damarlarında kan akışını hızlandırmasında önemli bir işlev göreceğini vurguladı. Bu konuda beklentilerinin KOBİ kredilerinde büyüme sınırına takılmadan devam etmesi olduğunun altını çizen Avdagiç, enflasyonun kalıcı olarak düşük tek haneli rakamlara çekilmesini önemsediklerini, böylece üretici ve tüketici tüm kesimlerde büyük bir rahatlama meydana geleceğini ve finansal istikrarın yeniden tesisi yolunda önemli bir sonuç oluşturacağının altını çizdi. “Bu vesileyle fiyat istikrarının, kalıcı refahın olmazsa olmaz koşulu olduğu gerçeğinden hareketle, tüm kesimlerin bu sürece daha güçlü şekilde destek vermesinin önemine bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz” diye konuşan Avdagiç, ekonomik aktivitedeki yavaşlamaya rağmen, işsizlik oranının Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 0,2 düşüşle yüzde 8,4'e, atıl işgücü olarak nitelenen geniş tanımlı işsizlik oranının da yüzde 1,1 puanlık azalışla yüzde 31 seviyesine indiğini hatırlattı. "Mevcut koşullarda işsizliğin daha fazla artmamasında, özellikle reel sektörün direnci ile zor koşullar altında bile istihdamı koruma çabasının önemli etkisinin olduğunu da not etmekte yarar görüyoruz" dedi. Zorlu rekabet koşullarına rağmen, ihracattaki artışın devam ettiğini, Haziran ayında ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8 artışla 20 milyar 537 milyon dolara yükseldiğine işaret eden Avdagiç, ilk 6 aydaki ihracatın yüzde 4'ün üzerinde artarak 131,4 milyar liraya ulaştığını, yıllıklandırılmış ihracatın ise 267 milyar dolara yükseldiğini, mevcut tablonun sürmesi halinde ise ihracatın yılsonunda 270 milyar doları aşmasını beklediklerini sözlerine ekledi.

İş dünyasından faiz kararı öncesi açıklamalar: 350-400 baz puan indirim, devam eden faiz düşüşü - Resim : 1

“Sanayicinin kazandığının yarısı faize gidiyor”

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe, 24 Temmuz’daki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısından faiz indirimi beklediklerini belirtti. Gültepe, Haziran ayında politika faizinin yüzde 46 seviyesinde sabit bırakıldığını hatırlatarak, “Bu ay indirimin başlamasını bekliyorum” dedi. Yüksek faiz oranlarının özellikle üretici ve ihracatçı kesimi derinden etkilediğini, son bir buçuk yıldır sanayicilerin piyasadan yüzde 50’nin altında kredi bulamadığına dikkat çeken Gültepe, “Çoğu zaman bu oran yüzde 60’ların üzerine çıkıyor. Sanayicinin kazandığının neredeyse tamamı faize gidiyor. Bu astronomik oranlarla sanayicinin ayakta kalma şansı yok” değerlendirmesinde bulundu. Yüksek faizin küresel rekabet gücünü de olumsuz etkilediğini belirten Gültepe, kurdaki yatay seyirle birleştiğinde düşük kur-yüksek faiz dengesi ihracatçının elini kolunu bağladığına işaret etti. Gültepe, daha önce yaptığı dengeli kur vurgusunu yineleyerek, kur ve faizin, enflasyonla paralel bir seyir izlemesi gerektiğini, aksi durumda şirket kapanmaları, konkordatolar ve istihdam kaybının kaçınılmaz hale geldiğini söyledi. Ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın reel sektör üzerindeki etkilerine de değinen TİM Başkanı, konkordato başvurularında ciddi artış yaşandığına işaret etti. "“Konkordatolar görünen taraf. Bir de görünmeyen, sessizce kapanan işletmeler var. Bu tablo, ihracatçının artık nefes almakta zorlandığını gösteriyor” dedi. İhracatın ilk 6 ayda geçen yıla göre yüzde 4,1 oranında arttığını, haziran itibarıyla yıllıklandırılmış ihracatın 267 milyar dolara ulaştığını belirten Gültepe, rakamların ayrıntılı değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Otomotiv, savunma ve sanayi gibi sektörlerin artışları sırtladığını ifade eden Gültepe, bu durumda paritedeki olumlu gelişmelerin de katkısı olduğunu ancak 26 sektörden neredeyse yarısının her ay eksi yazdığını belirten Gültepe, "Bizim hedefimiz sürdürülebilir ve dengeli bir ihracat yapısı olmadı" diye konuştu. Gültepe, enflasyonla mücadeleyi desteklediklerini ancak uygulamadaki yükün üretici ve ihracatçının omuzlarına bindiğini ifade etti. “Uğraş doğru olabilir ama uğraşırken neyi kaybettiğimizi görmemiz gerekiyor” diyen Gültepe, mevcut ekonomi programına acilen müdahale edilmesi gerektiğini vurguladı. yatırım ortamının iyileştirilmesi ve 2-3 yıl önceki rekabetçilik koşullarının yeniden sağlanması yönünde çağrıda bulunan Gültepe, aksi takdirde ihracatın sürdürülebilirliğinin riske gireceğine dikkat çekti.

İş dünyasından faiz kararı öncesi açıklamalar: 350-400 baz puan indirim, devam eden faiz düşüşü - Resim : 2

“350-400 baz puan indirim bekliyoruz”

MÜSİAD Başkanı Burhan Özdemir, reel piyasanın önümüzdeki döneme yönelik finansman maliyetlerinin düşeceğine ilişkin inancının artmasına ihtiyacı olduğunu düşündüklerini, bundan dolayı da Merkez Bankası’nın 24 Temmuz’da faizlerde anlamlı bir indirime gitmesi gerektiğinin altını çizdi. “Tahminimiz, Merkez Bankası’nın politika faizinde 350-400 baz puanlık bir indirime gitmesi yönünde” dedi. Aslında Haziran ayında benzer bir düşüşü beklediklerini ancak son dönemde dünyada yaşanan jeopolitik gerilimlerin, özellikle İsrail-İran hattında artan tansiyon ve ABD’nin bölgeye müdahalesi gibi faktörlerin faiz indirimi beklentilerini ötelediğini belirtti. Sıkı para politikası ve küresel olarak ticaretin sıkıştığı bir ortamın sanayicileri, dolayısıyla da çalışanları zorladığına işaret eden Özdemir, “Merkez Bankası’nın atacağı faiz indirimi adımlarıyla birlikte, finansmanda ciddi bir iyileşme sinyali gelmesini sanayicinin, üreticinin, ihracatçının ve istihdam sağlayan iş dünyamızın rahat bir nefes almasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı. Özdemir, sıkı para politikası uygularken diğer unsurların tahrip edilip edilmediğinin de analizinin iyi yapılması gerektiğini, sadece faiz indiriminin değil, finansmana erişimin kolaylaştırılmasının da elzem olduğunu düşündüklerinin altını çizdi. “Ekonomimizin içinden geçtiği bu dönemde yüksek faiz oranları en kırılgan noktalardan birini oluşturuyor. Sıkı para politikası uygulandığında büyümenin düşmesi çok şaşırtıcı değil; ancak bu daralmaya rağmen enflasyonun beklenen hızda gerilememesi, iş dünyası açısından en önemli sorunlardan biri haline geldi” diyen Özdemir, Sanayicinin özellikle finansmana erişimde büyük sıkıntılar yaşadığına dikkat çekti. Döviz piyasalarındaki uygulamaların da ihracat yapan firmaları zor durumda bıraktığını ifade eden MÜSİAD Başkanı, “Sanayicimiz dövizle ihracat yaparken, içeride TL bazlı maliyetlere maruz kalıyor. TL ile enflasyon arasındaki makas büyüdükçe bu yük sanayicinin omuzlarına daha fazla biniyor. Sanayi üretiminin son çeyrekte eksi gelmesi bu durumun somut bir göstergesi” dedi. İthalat Miktar Endeksi’ndeki artışa da dikkat çeken Özdemir, döviz baskılandıkça ithalata yönelimin arttığını, bu durumun da rekabet gücünü zayıflattığını vurguladı. Özdemir, Merkez Bankası’nın para politikasını şekillendirirken sadece faiz indirimine değil, uygun maliyetli finansman olanaklarının da eşzamanlı şekilde yaygınlaştırılmasına ihtiyaç olduğunu belirtti. “Yüksek faiz, üretimi, yatırımı, istihdamı ve ihracatı olumsuz etkiliyor. Bu yüzden faiz politikası daha cesur ve kademeli şekilde gevşetilmeli” ifadelerini kullandı.

İş dünyasından faiz kararı öncesi açıklamalar: 350-400 baz puan indirim, devam eden faiz düşüşü - Resim : 3

“Sıkı para politikası sihirli değnek değil”

Enflasyonla mücadelede sıkı para politikasının etkili bir araç olduğunu söyleyen Özdemir, bu politikanın reel sektördeki etkilerinin de dikkatle analiz edilmesi gerektiğini belirtti. “Makro düzeyde alınan kararların mikro düzeye indirgenmesi şart. Sanayicinin hammaddeye erişimini kolaylaştıracak sübvansiyonlar devreye alınabilir” önerisinde bulunan Özdemir, ithalatın artmasının üreticilerin aleyhine bir durum yarattığını dile getirdi. “İthalat Miktar Endeksi’nin yükselmesi sanayicinin değil, ithalatçının önünü açıyor” diyen Özdemir, iş dünyasının faiz dışında en çok zorlandığı alanın döviz politikalarındaki istikrarsızlık olduğunu vurguladı. Sıkı para politikasıyla enflasyon dizginlenirken, üretim ve istihdamda kayıpların yaşanmaması için döviz ve ithalat politikalarında da dengenin kurulması gerektiğini vurguladı.

“Vergi yükü çalışanların sırtında kalmamalı”

Orta Vadeli Program hakkında da değerlendirmelerde bulunan Özdemir, programın para politikası tarafında kararlı bir duruş sergilediğini, ancak maliye politikaları açısından aynı başarıyı yakalayamadığını ifade etti. “OVP’nin aynı ciddiyetle devam etmesi gerekiyor. Ancak daha cesur adımlar atılarak faiz indirimi yapılmalı. Sadece para politikasına değil, maliye politikalarına da ağırlık verilmeli” diye konuşan Özdemir, vergi adaleti konusuna da dikkat çekti. Son bir yılda gelir vergisinde yüzde 80'in üzerinde artış olduğunu, kurumlar vergisindeki artışın yüzde 16'da da kaldığını ifade eden Özdemir, bu şirketlerin kar edemediğini ve vergi yükünün çalışanlar üzerinden toplandığını gösterdiğini, bu dengenin vergi reformlarıyla düzeltilmesi gerektiğinin altını çizdi. Özdemir ayrıca, yatırım taahhütlü avans kredileri ve Hazine destekli yatırım teşvikleri gibi uygulamaların sadece büyük firmalara değil, seçici şekilde KOBİ’lere de açılması gerektiğini ifade etti. “Katma değerli üretimi destekleyecek KOBİ’lerin bu kaynaklardan yararlanması sağlanmalı. Teşvikler genele yayılmalı” dedi. MÜSİAD olarak geliştirdikleri model ve önerilerle sürece katkı sunmaya devam edeceklerini belirten Özdemir, iş dünyasının beklentilerinin dikkate alındığı, kapsayıcı bir ekonomik yol haritasının önemine dikkat çekti.

"Reel sektör faiz indirimi bekliyor"

Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran, yüksek enflasyonun ekonomide tüm kesimler açısından sıkıntılı sonuçlar ortaya çıkan bir süreç olduğuna işaret etti. “İş dünyası olarak ticaret hayatını derinden etkileyen enflasyonla mücadele sürecinde hükümetimizin yürüttüğü çalışmaları destekliyoruz. Enflasyonla mücadele kapsamında uygulamaya konulan sıkı para politikası, küresel ekonomik gelişmeler ve bölgemizde yaşanan jeopolitik krizlerle birleşince reel sektör epeyce zorlandı” diyen Baran, tüm bunlara rağmen Haziran ayında açıklanan veriler bu mücadelenin olumlu sonuçlar vermeye başladığını gösterdiğini belirtti. Aylık TÜFE’nin yüzde 37 arttığını, yıllık enflasyonun aralıksız 12 aydır düşmeye devam ettiğini, nitekim 40 puanlık düşüşle enflasyonun yüzde 75 düzeyinden yüzde 35’e kadar gerilediğini hatırlatan Baran, Merkez Bankası’nın sıkılaştırma adımlarının sektörü zorladığını, finansman ihtiyacı içinde olan üyelerinin, mevcut faiz oranları nedeniyle finansmana erişemediğini, bu faiz oranlarının yatırım ve üretim için zorlayıcı olduğunu vurguladı. Verilerin olumlu yönde seyretmesinin faiz indirimi beklentilerini artırdığını, 24 Temmuz’da gerçekleştirilecek Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısında indirim sürecinin başlamasını ve devamının gelmesini beklediklerini söyledi. Öngörülebilirliği yeniden tesis etmek ve sürdürülebilir maliyetlerle ticaret yapabilmek için fiyat istikrarının hayati önemde olduğunun altını çizen Baran, “Yüksek enflasyon alım gücünü zayıflatırken, ticari faaliyetleri de etkiliyor. İş dünyası olarak sıkı para politikasının sonuçlarını görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Temennimiz önümüzdeki aylardan itibaren hem Orta Vadeli Program’a, hem de ekonomi yönetiminin enflasyon hedeflemelerine uygun bir şekilde faizlerin düşmesi, reel sektörün krediye erişiminin kolaylaşması, yatırım, üretim ve istihdamın artması ve ülke ekonomisinin büyümesi açısından fayda sağlayacaktır” ifadelerini kullandı. Baran, bu süreçte ülkenin üretim gücüne, girişimcisine, ihracat potansiyeline güvenlerinin tam olduğunu, Ankara iş dünyası olarak bu güvenin gereğini yerine getirerek çalışmaya, üretmeye, istihdam sağlamaya devam edeceklerini vurguladı.

İş dünyasından faiz kararı öncesi açıklamalar: 350-400 baz puan indirim, devam eden faiz düşüşü - Resim : 4

"KOBİ'lerin finansmana erişimi kolaylaştırılmalı"

ATO Başkanı Baran, mevcut faiz düzeyinin özellikle işletme sermayesi ihtiyacı yüksek olan KOBİ'ler ve tacirler açısından kredi maliyetlerini artırıcı bir unsur olarak öne çıktığını söyledi. KOBİ'lerin ekonomideki yerine dikkat çeken Baran, "Türkiye'deki işletmelerin yüzde 99,7'sini KOBİ'ler oluşturuyor. Toplam istihdamın yaklaşık yüzde 70'i, cironun ise yarısı bu işletmeler tarafından sağlanıyor. İhracatın yaklaşık yüzde 40'ını KOBİ'ler gerçekleştiriyor. Ayrıca, son 20 yılda dış ticaret dengesine yıllık ortalama 20 milyar dolar katkı sundular" dedi. Yüksek faiz oranlarının KOBİ'leri büyük şirketlere kıyasla daha fazla etkilediğine işaret eden Baran, bu nedenle seçici ve hedef odaklı kredi uygulamalarının devreye alınması gerektiğini vurguladı. KOBİ'lerin, bankalara getirilen kredi büyümesi sınırlamalarından muaf tutulması öneren Baran, "Finansmana erişim, bu işletmelerin büyüme ve istihdam yaratma kapasitesini doğrudan etkiliyor" ifadelerini kullandı. Baran, TOBB ve Kredi Garanti Fonu işbirliğiyle yüzde 37-38 faiz oranıyla devreye alınan Nefes Kredisi'nin, işletmeler açısından nefes niteliği taşıdığını söyledi. İhracat yapan 100 binin üzerindeki KOBİ'nin desteklenmesi gerektiğine dikkat çeken Baran, KOBİ'lerin verimliliğini artıracak ve maliyetlerini düşürecek her türlü dönüşümün desteklenmesi gerektiğini ifade etti. "Küresel rekabet gücümüzü korumak ve artırmak için daha yenilikçi ve esnek politikalara ihtiyacımız var" dedi. İşletmelerin karşı karşıya kaldığı temel sorunların başında enflasyon ve finansmana erişim zorlukların geldiğini yineleyen Baran, "Sadece Ankara'da değil, tüm Türkiye'de işletmelerimiz aynı ekonomik koşullardan etkileniyor. Ancak büyük şehirlerde kiralar ve geçim maliyetleri daha yüksek olduğu için Ankara'daki firmalarımız zorlukları belki bir miktar daha fazla hissediyor" dedi. Enflasyonun, özellikle sabit maliyetli sözleşmelerle çalışan firmaların karlılığını daralttığını belirten Baran, hükümetin yürüttüğü dezenflasyon süreciyle birlikte piyasalarda toparlanma sinyalleri alındığını vurguladı. TOBB'un öncülüğünde başlatılan KGF destekli Nefes Kredisi'nin bu sürecin ilk adımı olduğunu dile getirdi. ATO olarak enflasyonla mücadelede hükümetin kararlı yaklaşımını desteklediklerini ifade eden Baran, kalıcı fiyat istikrarının yalnızca para politikasıyla sağlanamayacağını, yapısal reformlara ve üretim odaklı politikalara da ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.