ABD, bankaların sermaye kurallarında büyük bir gevşemeye gidiyor

PAYLAŞ
ABD, bankaların sermaye kurallarında büyük bir gevşemeye gidiyor

ABD’li düzenleyici kurumlar, 2008 mali krizinin ardından uygulamaya konulan katı bankacılık kurallarında son on yılın en büyük gevşemesine hazırlanıyor. Trump yönetiminin genel düzenleme karşıtı yaklaşımının bir uzantısı olarak değerlendirilen bu adım, özellikle büyük bankaların sermaye gerekliliklerini ilgilendiriyor. Konuya yakın kaynakların aktardığına göre, ABD düzenleyicileri önümüzdeki birkaç ay içerisinde “ek kaldıraç oranı” (Supplementary Leverage Ratio - SLR) olarak bilinen kuralda değişiklik yapmaya hazırlanıyor.

SLR, 2008-2009 mali krizinden sonra getirilen finansal reformlar kapsamında 2014 yılında yürürlüğe girmişti. Kural, büyük bankaların bilançolarında yer alan kredilerin yanı sıra, türev sözleşmeleri gibi bilanço dışı kalemler de dahil olmak üzere toplam risklerini destekleyecek düzeyde yüksek kaliteli sermaye bulundurmalarını zorunlu kılıyor. Bu oran hâlihazırda en büyük sekiz Amerikan bankası için, toplam kaldıraçlarının en az yüzde 5’i kadar birinci kademe sermaye (core capital) tutmalarını şart koşuyor. Bu sermaye; ortaklık sermayesi, dağıtılmamış karlar ve kayıpları ilk karşılayan diğer kalemlerden oluşuyor.

Ancak büyük bankaları temsil eden lobi grupları, söz konusu kurala uzun süredir itiraz ediyor. ABD Hazine tahvilleri gibi düşük riskli varlıkları dahi elinde tutmanın sermaye yükümlülüğünü artırdığını savunan lobiciler, bunun 29 trilyon dolarlık devlet tahvili piyasasında işlem yapma yetilerini kısıtladığını, kredi verme kabiliyetlerini zayıflattığını ve özellikle stres dönemlerinde piyasa likiditesine zarar verdiğini öne sürüyor. Banka Politikası Enstitüsü Başkanı Greg Baer, "Bankaları Hazine bonoları gibi düşük riskli varlıkları tuttukları için cezalandırmak, en çok ihtiyaç duyulan stres zamanlarında piyasa likiditesini destekleme yeteneklerini zayıflatır" sözleriyle mevcut duruma tepki gösterdi. Baer, düzenleyicilerin bir sonraki krizi beklemeden harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Bankacılık sektöründeki beklenti, düzenleyicilerin yaz aylarına kadar reform önerilerini kamuoyuna açıklayacağı yönünde. Sermaye kurallarında yapılması planlanan bu gevşeme, Trump yönetiminin çevre düzenlemelerinden finansal açıklama zorunluluklarına kadar birçok alanda düzenlemeleri geri çekme politikasının bir parçası olarak görülüyor.

Ancak bazı uzmanlar ve kurumlar, bu tür bir düzenlemenin zamanlaması konusunda kaygı taşıyor. Özellikle son dönemde yaşanan piyasa dalgalanmaları ve Trump yönetimi altında sık sık değişen politika söylemleri dikkate alındığında, sermaye gerekliliklerini gevşetmenin finansal istikrar açısından risk taşıdığı dile getiriliyor. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nden Nicolas Véron, ABD ekonomisinin yönü ve doların küresel rolü gibi belirsizliklerin altını çizerek, mevcut koşullarda sermaye standartlarını gevşetmenin doğru bir adım olmayabileceğini söyledi.

Buna karşın analistler, SLR oranının düşürülmesinin Hazine tahvili piyasası için olumlu bir gelişme olacağı görüşünde birleşiyor. Bu hamlenin, Trump yönetiminin daha fazla devlet borcu satışı yapabilme hedefine de hizmet edeceği belirtiliyor. Bankaların tahvil alımlarındaki kısıtların gevşemesi, kamu borçlanma maliyetlerinin düşmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, finansal kriz sonrası getirilen kurallar nedeniyle yüksek frekanslı yatırımcılar ve hedge fonlara kaybedilen tahvil piyasasında bankaların yeniden daha etkin bir rol üstlenmelerinin yolu açılacak.

Politik destek de bu yönde şekilleniyor. Geçtiğimiz hafta bir açıklama yapan ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, söz konusu reformun Federal Rezerv (Fed), Para Birimi Kontrolörlüğü Ofisi (OCC) ve Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC) için “yüksek bir öncelik” olduğunu belirtti. Fed Başkanı Jay Powell da Şubat ayında yaptığı açıklamada Hazine piyasasının yapısının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ve bu kapsamda SLR oranının yeniden kalibre edilmesinin bir çözüm olabileceğini söyledi.

ABD dışında faaliyet gösteren büyük bankaların, örneğin Avrupa, Çin, Kanada ve Japonya’daki emsallerinin, genellikle toplam varlıklarının yüzde 3,5 ila 4,25’i arasında sermaye tutmalarının yeterli görüldüğü belirtiliyor. Bu nedenle, Amerikan bankalarının uluslararası alanda rekabet dezavantajı yaşadığını savunan lobi grupları, ABD’deki kuralların da küresel standartlara çekilmesini talep ediyor. Bu konuyla ilgili değerlendirme yapan Finansal Hizmetler Forumu baş ekonomisti Sean Campbell, kuralların uluslararası normlarla uyumlu hale getirilmesinin, özellikle Hazine bonoları ve merkez bankası mevduatlarının SLR hesaplamalarından muaf tutulmasından çok daha fazla sermaye hareket alanı sağlayacağını söyledi.

Düzenleyicilerin masasında bir diğer seçenek de pandemi döneminde geçici olarak uygulanan muafiyetin yeniden devreye alınması. Bu çerçevede, Hazine bonoları ve merkez bankası mevduatlarının kaldıraç oranı hesaplamalarından çıkarılması gündemde. Bağımsız analiz şirketi Autonomous’a göre, bu adım atılırsa, ABD’deki büyük bankaların bilançolarında yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir kapasite serbest kalabilir.

Ancak böyle bir uygulama, ABD’yi uluslararası alanda istisnai bir konuma sokabilir. Avrupa’daki düzenleyiciler, ABD'nin bu yönde atacağı bir adımın ardından Avro Bölgesi devlet tahvilleri ve İngiltere tahvilleri için de benzer düzenlemelerin gündeme gelebileceği ve bu durumun küresel sermaye piyasalarında baskı yaratabileceği uyarısında bulunuyor.

Öte yandan, büyük Amerikan bankalarının zaten Fed’in stres testleri ve risk ağırlıklı sermaye kuralları gibi başka kısıtlamalara da tabi olduğu, bu nedenle SLR reformundan sınırlı ölçüde fayda sağlayabilecekleri değerlendiriliyor. Morgan Stanley analistleri, büyük ABD bankaları arasında yalnızca State Street’in SLR kuralları nedeniyle ciddi bir şekilde sınırlandığını öngörüyor.

FT'nin bildirdiğine göre Fed, OCC ve FDIC yetkilileri konu hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Ancak önümüzdeki aylarda sermaye kurallarında atılacak adımlar, yalnızca Amerikan bankacılık sisteminin değil, aynı zamanda küresel finansal mimarinin de geleceği açısından yakından izlenecek gelişmeler arasında yer alacak.