Üretimden hizmete, atölyeden kuryeliğe: Türkiye’nin üretim belleğini silen 'gig ekonomisi'

  • Türkiye’de yeni fenomen; üretim odaklı esnaf düzeninin yerini kısa süreli ve geçici işlere bırakan gig ekonomisi.
  • TESK Başkanı Palandöken, küçük işletmelere adeta ‘Ya büyü ya yok ol’ mesajı verildiğini söylerken; MESİAD Başkanı Oruç, Merter’de atölyelerin kargo ve lojistik noktalarına dönüştüğünü aktardı.
  • TÜMTİS Başkanı Öztürk ise kargo şirketlerinin, pandemi döneminde ortaya çıkan ‘esnaf kurye’ modeline ‘Aracını al, gel’ diyerek yönelmeye başladığını aktardı.
  • Prof. Dr. Konukman, gig ekonomisinin sanayi sonrası toplumların ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiğini belirterek, Türkiye’nin sanayileşme sürecini tamamlamadan bu modele geçtiğine dikkat çekti.
Üretimden hizmete, atölyeden kuryeliğe: Türkiye’nin üretim belleğini silen 'gig ekonomisi'

İstanbul’da mahallelerin ekonomik dokusu sessiz sedasız değişiyor. Ayakkabı diken, kumaş kesen zanaatkarlar artık taksicilik yapıyor, yemek taşıyor ya da dijital platformlarda satış yapıyor. Görünürde hizmet sektörü büyüyor, istihdam sürüyor. Ama bu dönüşüm, Türkiye’nin üretim belleğini silerken yeni bir çıkmazı da büyütüyor: Esnafın yeni mecburi rotası 'gig ekonomisi'.

Kısa süreli ve geçici işlerde çalışma anlamına gelen gig ekonomisi, sanayi sonrası dönemde ortaya çıkan esnek üretim ve esnek istihdam anlayışının bir ürünü. Daimi istihdam yerine proje bazlı, siparişe dayalı ve çoğunlukla hizmet sektöründe yoğunlaşan bu sistem, teknolojinin sağladığı imkanlarla iş güvencesi ve sosyal haklar olmaksızın yaygınlaşıyor. Dünyada sanayileşmesini tamamlamış ülkelerde, üretimden doğan hizmet sektörünün doğal bir evrimi olarak görülen bu model, Türkiye’de sanayi süreci tamamlanmadan yaygınlaştığı için üretim kapasitesini zayıflatma riski taşıyor.

Bu dönüşümün sahadaki yansımalarını Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, Merter Sanayici ve İş İnsanları Derneği (MESİAD) Başkanı Gürbüz Oruç, Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) Genel Başkanı Kenan Öztürk ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, CNBC-e’ye anlattı.

Sektör temsilcileri, üretimden kopan esnafın giderek hizmet sektörüne kaydığını, imalathanelerin kapanışıyla esnaf ömrünün 1 ila 3 yıla düştüğünü, kargo şirketlerinin bile motokurye modeline yöneldiğini aktardı.

Pandemi, deprem, kriz… Küçük işletmelerin önü kesildi

CNBC-e'ye değerlendirmelerde bulunan TESK Başkanı Palandöken, son yıllardaki ekonomik ve sosyal gelişmelerin küçük esnafı üretimden uzaklaştırdığını belirterek, “Pandemi süreci, arkasından deprem süreci, ardından ekonomik kriz… Üçünü birbirine bağladığınızda haksız rekabet başta olmak üzere küçük işletmelerin büyümesinin önüne geçildi. Zincirler açıldı, küçük KOBİ’ler rekabet yapamaz hale geldi. Türkiye’de sistem, küçük işletmelere ‘Ya büyü ya yok ol’ diyor" şeklinde konuştu.

Merter ve Laleli özelinde tabloyu anlatan MESİAD Başkanı Oruç da son 5 yılda bölgedeki kapanışlara dikkat çekti: “Merter bölgesi, ekonomik dalgalanmalardan ciddi şekilde etkilendi. Döviz kuru baskısı, artan kira giderleri ve ham madde maliyetleri özellikle tekstil ve konfeksiyon imalatında faaliyet gösteren işletmeleri zor durumda bıraktı. Pandemi sonrası dönemde küçük ve orta ölçekli atölyelerde kapanmalar gözlemlendi.”

TESK Başkanı Palandöken: Atölyesi kapanan insanlar hizmet sektöründe tezgahtar oluyor

Palandöken, tüketim alışkanlıklarındaki değişimin bazı sektörleri doğrudan etkilediğini vurguladı: “Artık kimse zenne dediğimiz bayan ayakkabısı veya erkek ayakkabısı giymiyor. Herkes, sahne sanatçıları da dahil, spor ayakkabı giyiyor. Ayakkabı sektöründe böyle bir değişim olunca binlerce atölye kapandı. Atölyesi kapanan insanlar hizmet sektöründe tezgahtar oluyor.”

MESİAD Başkanı Oruç: Bazı eski üretim alanları kargo ve lojistik destek noktalarına dönüştü

Oruç da kapanan üretim alanlarının bir kısmının hizmet sektörüne dönüştüğünü söyledi: “Sınırlı da olsa kuaför, kişisel bakım salonlarına bir yöneliş gözlemlenmektedir. Üretim faaliyetlerini sürdüremeyen bazı esnaflar, daha düşük maliyetli iş kollarına yönelmeyi tercih etmektedir. Ayrıca e-ticaretin büyümesiyle birlikte, bazı eski üretim alanlarının kargo ve lojistik destek noktalarına dönüştüğü de görülmektedir. Ancak bu değişim, Merter’in üretim temelli kimliğini henüz tamamen dönüştürecek seviyeye ulaşmamıştır.”

MESİAD: Büyük ölçekte değil ama dikkat çeker düzeyde

TESK Başkanı Palandöken, özellikle e-ticaret ve yemek uygulamalarıyla aracının üreticiden daha çok kazandığını belirtti. Palandöken, “Konfeksiyonda öne geçtiler ama üreticinin kazancının iki katını alıyorlar. Yüzde 40 pay istiyorlar. Bu da enflasyonu körüklüyor" dedi.

MESİAD Başkanı Gürbüz Oruç ise, “Kapanan tekstil atölyelerinin bir kısmının yerini hizmet sektörüne ait iş yerlerinin aldığı görülmektedir. Bu dönüşüm, büyük ölçekte değil ama dikkat çeker düzeydedir. Üretim faaliyetlerini sürdüremeyen bazı esnaf, aynı lokasyonda iş kolunu değiştirerek hizmet sektörüne yönelmektedir. Ancak bu dönüşüm Merter’in genel yapısını henüz değiştirecek ölçekte değildir; bölge hala ağırlıklı olarak tekstil ve konfeksiyon merkezidir” ifadelerini kullandı.

TÜMTİS Başkanı Öztürk: Kargo şirketleri de ‘Aracını al gel’ modeline geçti

Kargo sektöründe örgütlü Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) Genel Başkanı Kenan Öztürk, büyük e-ticaret sitelerinin başlattığı 'Aracını al gel, kendi işini yap' sistemine kargo firmalarının da geçtiğini söyledi. Öztürk’e göre bu model, kuryeleri iş güvencesiz, kuralsız ve tamamen kendi riskleriyle baş başa bırakıyor: “Büyük alışverişler sitelerinin çıkardığı ‘aracını al gel, kendi işini yap’ modeline kargo firmaları da başladı. Girişimci kurye adı altında böyle bir şey yaşanıyor. Kurye normalde şirket bünyesinde çalışıyor ama şirket onu taşeron haline getiriyor. Sana ‘Al aracını gel, hiçbir şeyine, sigortana karışmıyorum. 20-30 TL sana paket başı ücret veririm’ diyor. Mesai kavramı yok, mola yok, çalışma düzeni yok, iş güvencesi yok. Çünkü vatandaş orada aracıyla çalışıyor. Vergisi, yakıtı, araç tamiratı kendisine ait olduğu için mecbur kuralsız çalışıyor. Kargolar da buna yönelmeye başladı.”

‘Sektörler el değiştiriyor, esnafın ömrü 1-3 yıl’

TOBB verilerine göre 2025’in ilk 6 ayında kurulan işletme sayısı, kapanan işletme sayısından yaklaşık 75 bin adet daha fazla oldu. Ancak Palandöken, bu tabloya temkinli yaklaşılması gerektiğini söyledi:

“Açılan kapanandan çok. Şirket kapatmaktan çok el değiştirme var. Simitçiyken kafe oluyor, kafe dönerci oluyor. Bu bir furya. Türkiye’de 415 meslekte ortalama faaliyet süresi 1 ila 3 yıl. Kuaför de olsan, terzi de olsan, oto tamircisi de olsan ömrün 3 yılı geçmiyor.”

Çözüm ihtimali: Yerel işletmelere sembolik kira uygulanır mı?

Palandöken, yerel işletmeler için sembolik bir kira uygulamasının olup olmayacağı sorusuna “Vakıf kiraları bile yüzde 300-500 arttı. Kurumsal kiralar 500 bin – 1 milyon lira, üstüne yüzde 20 stopaj var. Açmaya değil, kapatmaya teşvik eden bir sistem işliyor" yanıtını verdi.

'Babadan oğula meslek devri bitiyor'

Palandöken, esnaf kültüründeki kuşak değişimine dikkat çekerek, “Eskiden çocuklar iyi bir eğitim alıp doktor ya da mühendis olsa bile babasının işini yapardı. Geçmişte Türkiye’nin önde gelen iş insanları babalarının mesleklerini icra ederek gelirdi. Artık bu heves gitti” dedi.

Gig ekonomisi nedir?

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman da gig ekonomisini değerlendirdi.

CNBC-e'nin sorularını yanıtlayan Konukman, bu sistemin sanayi sonrası toplumların ihtiyacı olarak ortaya çıktığını ancak Türkiye’de sanayileşme tamamlanmadan yaygınlaştığını belirtti.

Prof. Dr. Aziz Konukman, gig ekonomisinin bir kısaltma olmadığını, kısa süreli ve geçici işleri tanımladığını belirtti: “Gig ekonomisi kısa süreli iş demek, bir şeyin açılımı değil.”

Fordizmden post-fordizme: Esnek üretim ve istihdam

Konukman, gig ekonomisinin ortaya çıkışını küresel üretim ve istihdam modellerindeki değişimle ilişkilendirdi: “Küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan esnek üretim, esnek çalışma diye meşhur bir kavram vardır; post fordizm deriz. 1930’lu yıllarda talep yetersizliği bir kriz yaratınca Keynesyen müdahalelerle o kriz önlenmeye çalışıldı. Fordizm kütlesel üretime dayalıydı ama bu sistem krize girince esnek olmayan üretimden esnek üretime geçildi. Bu da siparişe dayalı üretim ve siparişe dayalı tüketim demek. Talebi arz belirliyor.”

Post-fordizmin yalnızca üretim biçimini değil, istihdam modelini de değiştirdiğini vurgulayan Konukman, “Artık katı kurallara bağlı işler değil. Regülasyonlar ayak bağı olarak görülüyor. 8 saat çalışacaksın, fazla mesai vereceksin, kadın çalıştırırsan süt izni vereceksin, emzirme odası yapacaksın… Bunlar değiştirildi. İstenildiği zaman işçinin atılıp alınabileceği yeni bir istihdam biçimi geldi, buna ‘atipik istihdam’ denildi. Post fordizmde ise regülasyonları tasfiye ediyorlar, buna deregülasyon süreci diyoruz" şeklinde konuştu.

Konukman, şöyle devam etti:

“Teknolojik gelişmeler bu dönüşümü hızlandırdı. Salgında internet üzerinden bir sürü ihtiyacımızı karşılar hale geldik. Esnek üretim ve istihdam, üretim süreçlerinin parçalanmasını mümkün kıldı. Fabrika üretimine bağımlılık azaldı. Herkesin kendi işinin patronu olduğu, geçici işlerin yaygınlaştığı bir çalışma sistemi ortaya çıktı. Gig ekonomisi tam da bunu tanımlar.

Gig ekonomisi daha çok hizmet sektörünü tanımlamak üzere gelişti. Üretimden ziyade hizmet sektörünün yeni biçimi diyelim. İnternet üzerinden ya da başka bir araçla daimi olmayan işlerde çalışmak. Daimi olunca iş güvencesi gerekiyor, sağlık masrafları oluyor. Gig ekonomisinde nitelikli emeğe gerek yok, tek seferlik geçici işlerde çalışanlar artıyor.”

'Türkiye sanayileşmesini tamamlamadan gig ekonomisine geçti'

Prof. Dr. Konukman, gig ekonomisinin Türkiye’deki gelişimini değerlendirerek, bu modelin sanayi sonrası toplumların ihtiyaçlarıyla şekillendiğini söyledi.

“Bu sanayi sonrası bir toplumun ihtiyaçlarıyla şekillenen bir şey. Bizler sanayileşmemizi yeni oluştururken pat diye bu yeni çalışma biçimiyle karşı karşıya kaldık. Oysa sağlıklı bir şekilde sanayisini tamamlayarak onun ihtiyaçlarını yaratan hizmet sektörünü oluşturabilseydik bizde bu sağlıklı bir durum olacaktı. Ama bu boyutu tarihsel olarak bizde mümkün olamadı.”

Konukman, gelişmiş ülkelerin gig ekonomisiyle karşılaşmasının kendi kapitalist gelişim süreçlerinin doğal sonucu olduğunu vurguladı:

“Gelişmiş bir Fransa'nın, İngiltere'nin, kapitalizmin kendi tarihsel gelişimi içerisinde gig ekonomisiyle karşılaşması başka bir şey. Sanayi sonrası ihtiyacın ortaya çıkarması başka bir şey. Diğeriyse daha sanayileşemeden böyle bir hizmet sektörünün ortaya çıkması sağlıklı bir gelişim değil. Erken doğum gibi bir şey oluyor.”

'Yerli mal üretemeyen hizmet sektörü yükseliyor'

Konukman, “Bu nereye gidebilir, ithal mallarını pazarlayan, yerli mal üretemeyen bir hizmet sektörünün hızla yükselmesi anlamına gelir. Türkiye de süratle oraya doğru gidiyor" diye konuştu.