Doların düşüşü, büyük ABD şirketlerinin kazançlarında denge unsuru oldu

ABD doları bu yıl boyunca hızla zayıflarken, küresel ölçekte faaliyet gösteren birçok Amerikan şirketi için bu durum bir tür destek görevi üstlendi. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın gümrük tarifelerinin maliyetleri artırıcı etkisi, dolardaki düşüşle kısmen dengelenmiş görünüyor. Döviz piyasasında yaşanan bu gelişme, finansal planlamaları sarsan ticaret politikalarının yarattığı zorlukları yumuşatırken, bazı şirketlerin ikinci çeyrek bilançolarına da olumlu yansıdı.
Dolardaki zayıflama, ABD'li şirketlerin yurtdışı gelirlerinin dolara çevrildiğinde daha yüksek bir değer kazanmasına yol açarken, Amerikan ürünlerinin dış pazarlarda daha rekabetçi bir fiyatla sunulmasına da olanak tanıyor. Bu çift yönlü etki sayesinde özellikle dış pazarlarda güçlü bir konumda bulunan şirketler kazanç beklentilerini yukarı yönlü revize etti.
Levi Strauss, Netflix, Pepsi ve 3M gibi şirketler, Nisan-Haziran dönemine ilişkin bilançolarında dolardaki düşüşün yarattığı pozitif etkiyi doğrudan yansıttı. Özellikle PepsiCo, toplam net gelirinin yaklaşık %40’ını uluslararası operasyonlardan elde ediyor. Şirket, döviz kurlarındaki gelişmeleri dikkate alarak yıllık kâr tahminlerindeki düşüş beklentisini yumuşattığını açıkladı.
Finansal analiz firması Edward Jones’un kıdemli küresel yatırım stratejisti Angelo Kourkafas, bu eğilimi destekleyici bir değerlendirmede bulundu. Kourkafas, dolardaki düşüşün güçlü geçen bir kazanç sezonuna ek bir destek sağladığını belirtti. Ancak yatırımcıların bu etkiyi sınırlı ölçüde fiyatladığını da vurguladı.
LSEG (London Stock Exchange Group) verilerine göre, doların %1 değer kaybetmesi S&P 500 endeksinde yer alan şirketlerin hisse başına kazanç büyümesine ortalama 0,6 puan katkı yapıyor. Bu veriyle birlikte, endeksteki şirketlerin toplam gelirlerinin %38’lik kısmının uluslararası kaynaklı olması, döviz kurunun önemini pekiştiriyor.
Döviz hassasiyeti en yüksek sektörlerin başında bilgi teknolojisi, tüketici ürünleri, sağlık hizmetleri ve sanayi geliyor. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, operasyonel gelirlerinin büyük kısmını denizaşırı pazarlardan elde ediyor.
Tıbbi ekipman üreticisi Edward Lifesciences, yıl başında güçlü doların 100 milyon doların üzerinde olumsuz etki yaratacağını öngörmüştü. Ancak yılın ikinci çeyreğinde doların zayıflamasıyla birlikte bu etkinin tersine döndüğü görüldü. Şirketin Mali İşler Direktörü Scott Ullem, 4 Haziran'da düzenlenen Jefferies konferansında bu dönüşümü açıkça ifade etti.
Öte yandan, sadece kur etkisiyle büyüyen bilançoların yatırımcı nezdinde her zaman yeterince takdir görmediği de dikkat çekiyor. Goldman Sachs stratejistleri, yatırımcıların kur bazlı artışları sabit kur üzerinden gerçekleşen büyümeler kadar olumlu değerlendirmediğini ortaya koydu.
State Street Investment Management’ın baş yatırım stratejisti Michael Arone ise döviz hareketlerinin etkisini geçici ve sürdürülemez gören bir yatırımcı psikolojisine dikkat çekti.
Bu yaklaşımın etkisi, Netflix’in hisse performansında net biçimde görüldü. Şirketin güçlü döviz etkisiyle beklentilerin üzerinde açıkladığı gelirlerine rağmen hisseleri cuma günü %4’ten fazla değer kaybetti. Bazı yatırımcılar bu artışın güçlü tüketici talebinden değil, kur avantajından kaynaklandığı görüşüyle pozisyonlarını revize etti.
Bu gelişmeler, döviz piyasasının kazanç sezonunda nasıl kritik bir unsur haline geldiğini gösteriyor. Ancak piyasa aktörlerinin bu tür dışsal etkileri sürdürülebilir büyüme göstergesi olarak değerlendirme konusunda her zaman aynı derecede istekli olmadığı da ortaya konuluyor. Bu nedenle, doların seyri ile bilançolar arasındaki ilişkiyi okurken sadece rakamsal etkiler değil, yatırımcı psikolojisi ve şirketlerin temel göstergeleri birlikte değerlendirilmeli.