Peninsula Corporate Finance Kurucu Ortağı Keresteci: Ekonomiye yeni tedavi gerek
- Peninsula Corporate Finance Kurucu Ortağı Keresteci, CNBC-e'ye yaptığı açıklamada, “Aynı ilacı veriyoruz ama hasta iyileşmiyor. Para politikası tek başına yetmiyor, yapısal adımlar şart” dedi.
Peninsula Corporate Finance Kurucu Ortağı Fatih Keresteci, CNBC-e Londra Temsilcisi Berfu Güven’in sorularını yanıtladı.
Keresteci, dezenflasyon sürecindeki yavaşlamayı “yapışkanlık” olarak tanımlarken, mevcut ekonomi politikasının etkisinin azaldığını söyledi: “Uzun süredir aynı ilacı veriyoruz ama hasta bir türlü iyileşmiyor. Demek ki tedaviyi değiştirmek gerekiyor.”
“Yapışkanlık üç kaynaktan besleniyor”
Keresteci’ye göre enflasyonun aşağı inmesini zorlaştıran üç temel faktör var:
Kira ve gıdada arz kaynaklı sıkışma, altın ve mevduat gelirlerinin yarattığı servet etkisi ve henüz kırılmayan enflasyon beklentileri.
“Merkez Bankası son PPK’da bu tabloyu fark etti, 3 alt başlıkta enflasyonist gidişatla ilgili olumsuz görüş iletti” ifadelerini kullandı.
“Yıl sonu tahminim yüzde 32–33”
Merkez Bankası’nın 2025 için ara hedefini yüzde 24 olarak belirlediğini hatırlatan Keresteci, “Benim hesabıma göre yılı yüzde 32–33 bandında kapatacağız. Bu Cuma açıklanacak enflasyon raporunda yukarı yönlü bir revizyon göreceğiz ama asıl güncelleme 2026 tahminlerinde olacak” dedi.
“Aralıkta 1 puan indirim beklerim”
Keresteci, enflasyondaki katılığa rağmen TCMB’nin indirim döngüsünü sürdürebileceğini söyledi:
“İki yıldır sıkı para politikası uyguluyoruz ama enflasyon hala yüksek. Demek ki faiz dışında başka faktörler devrede. İç talep aslında dezenflasyonist ama faizi indirirse ‘mücadeleyi bırakıyor’ algısı oluşuyor. Ben olsam daha güçlü bir indirim yapardım ama bu algıyla Merkez Bankası’nın işi zor. Aralık’ta 1 puanlık indirimle trendin sürmesini bekliyorum.”
“Faiz iniyor ama makroihtiyati fren devrede”
Keresteci faiz indirimlerine rağmen kredi kanalında etkinin sınırlı kaldığını vurguladı:
“Bankalar TL kredilerde yüzde 1, yabancı parada binde 5 sınırına takılıyor. Ayrıca TL mevduat oranını yüzde 60’ın üzerinde tutma zorunluluğu bankaları yüksek mevduat faizi vermeye zorluyor. Bu yüzden faiz indirimi piyasaya tam yansımıyor. Makroihtiyati frenler 2026 ortasına kadar kalkmaz.”
Reel sektör: “Çenede biraz gevşeme var ama karsızlık ana tema”
Nisan ayındaki CNBC-e yayınında “reel sektörün dişini sıkmaktan çenesi kilitlendi” diyen Fatih Keresteci, şu anda reel sektörde işler nasıl diye sorulduğunda şu yanıtı verdi:
“Sanayiyi ikiye ayırmak gerek: Emek yoğun, düşük katma değerli sektörlerin Türkiye’de artık yaşam alanı kalmadı. Katma değerli üretim yapan tarafta bir miktar kıpırdanma var ama karsızlık hala ana tema. Evet, çenede biraz gevşeme var ama sağ taraftaki çeneyi kaybettik.”
Yeni program çağrısı: “Toplumu ikna etmeden enflasyon düşmez”
Keresteci, para politikasına mali disiplin, konut ve gıdada arz artışı, hukukta öngörülebilirlik gibi yapısal adımların eşlik etmesi gerektiğini vurguladı ve ekledi: “Sadece para politikası değil, diğer unsurların da devrede olduğu yeni bir ekonomik anlayışa ihtiyacımız var. 2001’de Kemal Derviş ne demişti? ‘Toplumu ikna etmeden enflasyonu düşüremezsiniz.’ Aynı noktadayız. O yüzden güven veren, ikna edici bir politika çerçevesi şart.”
“Asgari ücrette yüzde 25 artış bekliyorum”
Fatih Keresteci ekonomik gerçeklik ve sosyal refah ikilemi yaşandığına dikkat çekti: “Açlık sınırı şu anda asgari ücretin yüzde 28–30 üzerinde. Ama bunu bire bir telafi etmek dengeleri bozar. Yeniden değerleme oranı yüzde 25 açıklandı, asgari ücret artışı da bu civarda olur diye bekliyorum."
Kurda “güçlü TL” senaryosu
Fatih Keresteci TL’de reel değerlendirmenin sonuna gelindiği görüşüne katılmıyor..
“Ekim ayında reel efektif kurda son dönemin en güçlü aylık değerlenmesini göreceğiz. Programın mihenk taşı döviz; o yüzden normal şartlarda 2026’da TL’nin reel değer kaybetmesini beklemiyorum.
Yıl sonu Dolar/TL tahminim 43,5, 2026 sonu için 52–53 bandı makul.”
“Türkiye yapıştırıcı ülke”
Keresteci, Türkiye’nin küresel bölgeselleşme döneminde özel bir rol üstlendiğini belirtti ve ekledi:
“Doğunun en batısında, batının en doğusunda olmak büyük avantaj. Türkiye hem Batı’yla hem Doğu’yla konuşabilen, köprü kurabilen ‘yapıştırıcı ülke’. Jeopolitik risklerle birlikte önemli fırsatlar da var. Yeter ki kullanabilelim.”


