Hamaney’den ABD’ye sert yanıt: “Uranyum zenginleştirmeyi durdurun” talebi küstahça

İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD’nin Tahran’a sunduğu nükleer anlaşma teklifini kamuoyuna açık şekilde reddetti. Hamaney, ABD’nin İran’dan uranyum zenginleştirmeyi durdurmasını istemesini “küstahça” olarak niteleyerek, bu talebin İran halkının bağımsızlık ve ilerleme ruhuyla tamamen çeliştiğini ifade etti.
Başkent Tahran’da halka hitaben yaptığı ve devlet televizyonundan canlı yayımlanan konuşmasında Hamaney, Amerikalı yetkililerin İran'ın nükleer enerji alanındaki ilerleyişini engelleme niyetini açıkça ortaya koyduğunu söyledi. “Küstah ABD liderleri bu talebi çeşitli şekillerde tekrarlamaya devam ediyor. İran’ın ilerlemesine karşı çıkıyorlar,” ifadelerini kullanan Hamaney, uranyum zenginleştirmenin İran’ın nükleer sektörünün omurgası olduğunu belirtti.
Hamaney, uranyum zenginleştirmenin ortadan kaldırılması durumunda bu sektörün işlevsiz hale geleceğini savundu. İran’ın nükleer programının yalnızca sembolik değil, stratejik bir endüstri olduğunu vurguladı. İran’ın bu alanda dışa bağımlı kalmasını hedefleyen bir yaklaşımın asla kabul edilemeyeceğini belirtti.
ABD ile İran arasında Nisan ayından bu yana Umman arabuluculuğunda sürdürülen müzakerelerin şu ana kadar beş turu tamamlandı. Her iki taraf da masadan kalkmış değil, ancak sürecin içeriğine ve tarafların pozisyonlarına ilişkin farklılıklar belirginleşmiş durumda. Hamaney, yaptığı açıklamada müzakere sürecini ya da diplomatik çözüm arayışını doğrudan reddetmedi. Ancak İran’ın temel nükleer haklarından vazgeçmeyeceği mesajını sert bir dille yineledi.
ABD tarafından sunulan teklifin içeriği resmi olarak açıklanmadı. Ancak Axios’un Pazartesi günü yayımladığı habere göre, teklifin İran’a sınırlı düzeyde ve belirli bir süreliğine düşük oranlı uranyum zenginleştirme izni verdiği belirtiliyor. Bu planın teknik detaylarına dair belirsizlikler ise sürüyor.
Salı günü konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, Washington’un sunduğu planın “birçok belirsizlik içerdiğini” ve yeterince açık olmadığını belirtti. Araghchi, müzakerelerin geleceği açısından netlik sağlanması gerektiğini ifade etti.
Hamaney’in değerlendirmeleri, Tahran yönetiminin ABD’nin nükleer program üzerindeki taleplerine boyun eğmeyeceği yönündeki pozisyonunu güçlendirdi. “ABD’nin temel talebi, İran’ın hiçbir nükleer sanayiye sahip olmaması, onlarca önemli alanda kendisine bağımlı olması ve kendi nükleer sanayisinin olmamasıdır,” sözleriyle Hamaney, bu taleplerin yalnızca teknik değil, siyasi ve stratejik boyutta da İran’ın egemenliğine müdahale anlamı taşıdığını savundu.
İran’ın, nükleer teknoloji konusunda kendi kapasitesini koruma ısrarı, ABD ile yapılan müzakerelerde temel anlaşmazlık başlığı olmaya devam ediyor. Her ne kadar müzakereler kesilmemiş olsa da, taraflar arasında ciddi bir güven eksikliği ve beklenti farklılığı olduğu görülüyor. Tahran’ın nükleer politikalarına yönelik dış baskının arttığı bir dönemde yapılan bu açıklama, İran iç siyasetinde de direniş çizgisinin yeniden ön plana çıktığını gösteriyor.