Mahfi Eğilmez yazdı: Rüşdü Saracoğlu'nun ardından

PAYLAŞ
  • Ekonomi dünyasının duayen isimlerinden, eski Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saraçoğlu’nun vefatının ardından Mahfi Eğilmez, kendi bloğunda bir yazı yazdı. Eğilmez, blogunda kaleme aldığı yazıda, birlikte geçirdikleri yılları ve yürüttükleri zorlu ekonomik mücadeleleri duygusal bir dille anlattı.
Mahfi Eğilmez yazdı: Rüşdü Saracoğlu'nun ardından

Ekonomi dünyasının duayen isimlerinden, eski Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saraçoğlu’nun vefatının ardından Mahfi Eğilmez, kendi bloğunda bir yazı yazdı. Eğilmez, blogunda kaleme aldığı yazıda, birlikte geçirdikleri yılları ve yürüttükleri zorlu ekonomik mücadeleleri duygusal bir dille anlattı.

Akşam geç vakitte Ercan Kumcu’nun mesajı geldi: “Rüşdü’yü kaybettik.” Beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen Ercan’ı aradım, haber doğruydu, kalp rahatsızlığı sonucu hayatını kaybetmişti. Gece hiç uyuyamadım, birlikte yaşadığımız sıkıntıları, üzüntüleri, hayal kırıklıklarını, sevinçlerimizi geçirdim zihnimden. Rüşdü Saraçoğlu ve Ercan Kumcu ile birlikte kısa vadeli avans kullanımının gönüllü olarak sonlandırılması, para programının uygulamaya konulması, mali programın siyasetçilerce reddedilmesi, körfez krizinde çekilen sıkıntılar, Merkez Bankası genel kurulları, IMF ile toplantılar, bazen gece geç vakitlere kadar oturup dertleşmelerimiz bir film şeridi gibi akıp geçti zihnimden. Sanki babamızın malı gibi üzerine titrerdik Hazine’nin ve Merkez Bankası’nın. Devletin borçları öylesine önemliydi ve öylesine üzerdi ki bizi kendi mali durumumuzu düşünmeye zamanımız bile olmazdı.

Eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu’nun torunu olan Rüşdü Saraçoğlu, benden iki yaş büyüktü. Benden iki yıl önce Ankara Atatürk Lisesini bitirdikten sonra Ortadoğu Teknik Üniversitesinde Ekonomi ve İstatistik Bölümünden mezun oldu. Ardından ABD’de Minnesota Üniversitesinde doktora yaptı. Doktora hocası Nobel ödüllü Thomas Sargent idi. Birlikte rasyonel bekleyişler teorisi açısından portföy dengesini ele aldıkları Journal of Monetary Economics’de yayınlanmış ünlü makaleleri var (Seasonality and Portfolio Balance under Rational Expectations). Doktora sonrasında Minnesota Üniversitesi ve Boston College’de hocalık yaptıktan sonra IMF’ye girdi ve orada ekonomist olarak görev yaptı. Özal’ın Başbakanlığı sırasında Türkiye’ye geldi ve Merkez Bankası’nda Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğünün başına atandı. Bir süre sonra Başkan Yardımcılığına, 1987 yılında da Merkez Bankası Başkanlığına getirildi. Rüşdü Saraçoğlu’nu o sıralarda tanıdım. O zamanlar ben Hazine’de genel müdür yardımcısıydım. Asıl dostluğumuz benim Ekonomi ve Ticaret Müşaviri olarak görev yaptığım ABD’den 1989 yılında dönüşüm sonrasında başladı. O zamanlar Merkez Bankası başkan yardımcısı olan yakın arkadaşım Ercan Kumcu, Rüşdü Saraçoğlu’na benim Hazine’ye müsteşar yardımcısı olarak atanmamın çok iyi olacağını anlatmış, o da Özal’a gidip bunu söylemiş. Görev süremin bitmesine bir yıl kala benim apar topar ABD’den getirilip Hazine’ye önce genel müdür üç ay sonra da müsteşar yardımcısı olarak atanmama yol açmış oldular. Ondan sonraki dönemde Hazine ile Merkez Bankası arasında çok iyi bir işbirliği kuruldu.

Derdimiz aynıydı: Yüksek enflasyon. Siyasetçi bir yandan bol para harcamak bir yandan da enflasyonu düşürmek istiyordu. Tabii böyle bir şey mümkün olmuyordu. Ayrıca Hazine, Merkez Bankası’ndan piyasa faiziyle kıyaslanmayacak kadar düşük bir faiz karşılığında kısa vadeli avans adı altında, ilgili yıl bütçe ödeneklerinin yüzde 15’i kadar para çekiyordu. Rüşdü Saraçoğlu, bir para programı uygulayarak enflasyonu düşürmeyi hedefliyor, bunun önemli koşullarından birisinin Hazine’nin Merkez Bankası’ndan bu şekilde para kullanmasının önlenmesi olduğunu savunuyordu. Ben de bu görüşünü haklı buluyordum. Ne var ki dönemin ortamı bu konuda bir yasal düzenleme yapılmasına uygun değildi. O zaman iş başa düşüyordu. Hazine ve Merkez Bankası yöneticileri oalrak bir protokol hazırladık, bu protokol gereğince Hazine, Merkez Bankası’ndan kısa vadeli avans kullanımından gönüllü olarak vazgeçiyordu. Bu protokol sonrasında Saraçoğlu ve arkadaşları para programını hazırladılar. Bir akşamüstü beni Merkez Bankası’na davet ettiler ve bana para programının ayrıntılarını anlattılar. Oldukça sağlam ve tutarlı bir programdı ama tabii siyasetçinin yapması gerekenler vardı. Maliye politikası bu programla birlikte uygulanmazsa para programı etkili olamazdı. Bunun üzerine biz de Hazine’de kolları sıvadık ve bütçe açıklarını sınırlayıcı mali kuralı da içinde barındıran bir mali program hazırladık. Para programı siyasetçinin onayına ihtiyaç duymadığı için uygulamaya girdi ama siyasetçinin onayına bağlı olan mali program hiçbir zaman siyasetçiler tarafından kabul edilip onaylanmadı ve uygulanamadı. Sonuçta, para programı da desteksiz kaldığı için sınırlı etki yaratabildi. 1992 yılı sonlarına doğru zamanın siyasal yönetimi protokolü uygulamaktan vazgeçip Merkez Bankası’ndan yeniden faizsiz para kullanmaya yönelince ben de tayinimi isteyip yeniden boş bulunan Washington Ekonomi ve Ticaret Baş Müşavirliğine atandım.

Bu blogda 2022 yılında Rüşdü Saraçoğlu’nun Çöpe Giden Yazılar (Siyah Kuğu Yayınları 2021) adlı kitabını yorumlamıştım. Oradaki tespit siyasetçinin, ne kadar teknik olursa olsun bu tür ekonomik programlar üzerindeki etkisini ortaya koyuyor. “Merkez Bankası Başkanlığı, milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan Rüşdü Saraçoğlu’nun bir dönem yazdığı yazılardan oluşan bu kitap, önemli bir bürokrat ve siyasetçinin gözüyle yakın tarihe bakışının özeti niteliğini taşıyor. İktisatçı olarak yetişmiş ve ekonomi yönetiminde önde gelen bir bürokrat ve siyasetçi olarak görev yapmış olduğu halde Saraçoğlu, bu kitabında, bir iktisatçıdan çok bir siyaset bilimci olarak değerlendirmeler yapıyor. Bu değerlendirmelerden benim çıkardığım sonuçlardan birisi ‘siyasetçinin ikna edilememesi halinde bürokrasinin fazla bir şey yapma şansının olmadığıdır.’ Özellikle 1990’ların sonlarında yaşanan olayların analizinin yapıldığı kitap, Türkiye’nin siyaset açmazlarını ortaya koyuyor ve Türkiye’de bu alanda hiçbir şeyin değişmediğini kanıtlıyor. Yakın tarihimize ışık tutan önemli bir kitap.”

Rüşdü Saraçoğlu ve Ercan Kumcu, Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde, Başbakanla para politikası ve ekonomi yönetimi konusunda çok farklı görüşlere sahip oldukları ve anlaşamadıkları için istifa edip ayrıldılar. Sonraki dönemde birlikte danışmanlık yaptılar, özel sektör kuruluşlarında görev yaptılar. Önce Yeni Yüzyıl Gazetesinde sonra Radikal Gazetesinde köşe yazıları yazdık. Ben hala burada yazıyorum. Rüşdü Saraçoğlu 1995 seçimlerinde İzmir’den milletvekili seçildi, Devlet Bakanlığı görevinde bulundu.

"Çağdaşlaşmanın birinci adımı, toplumun; ‘devletin parası’ denen şeyin aslında kendi parası olduğunu anlaması ve bu konuda bilinçlenmesidir" sözü Rüşdü Saraçoğlu’na aittir. Ne yazık ki toplumun bunu anladığını göremeden aramızdan ayrıldı.