Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov CNBC-e'nin sorularını yanıtladı: Türkiye S-400’leri üçüncü bir ülkeye satabilir mi?
- Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, düzenlenen basın toplantısında CNBC-e New York Temsilcisi Betül Yürük'ün sorularını yanıtladı. Lavrov, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemleri konusunda başka bir ülkeye satış yapabilmesi için Rusya'dan izin alması gerektiğini belirtti.
- Lavrov, Ukrayna savaşı hakkında ise Donald Trump'ın açıklamalarına yanıt vererek, 2014'teki olayları hatırlattı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılmak üzere gittiği New York'ta bir basın toplantısı düzenledi. Lavrov, toplantıda CNBC-e New York Temsilcisi Betül Yürük'ün sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerini satın alması ABD ile bir gerilim oluşturmuştu. Bu da Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasına neden oldu. Geçtiğimiz günlerde eski bir bakan, S-400 sistemlerinin Pakistan, Hindistan gibi üçüncü bir tarafa satılabileceğini gündeme taşımıştı. Lavrov Rusya'nın böyle bir satışa tepkisi nasıl olacağına ve Türkiye-Rusya ilişkilerine bunun nasıl bir etkisi olacağına ilişkin şunları söyledi:
"Türkiye'nin sahip olduğu S-400 hava savunma sistemleri konusunda yapacak bir yorum yok. Sayın Erdoğan tecrübeli bir devlet adamı ve her konuda milleti ve ulusu adına faydalı olacak kararlar alıyor. Silahların satışına yönelik sözleşmede son kullanıcı sertifikasyonu adı altında bir ek mevcut. Bu sertifikasyon ile ürünleri teslim alan ülke bu silahlarla başka bir şey yapmak için onları satan ülkeden gerekli izinleri almalıdır."
View this post on Instagram
"Eğer şöyle olsaydı savaş hiç çıkmazdı gibi cümleleri ben de kurabilirim"
Yürük Lavrov'a Donald Trump'ın "Eğer başkan olsaydım Ukrayna'da bir savaş hiç başlamazdı. Eğer seçilirsem bu savaşı bitirebilirim" açıklamalarını da sordu. Lavrov şu açıklamayı yaptı:
"Eğer şöyle olsaydı savaş hiç çıkmazdı gibi cümleleri ben de kurabilirim. Geriye dönüp baktığımda Şubat 2014'te dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç ve muhalefeti, Batı'nın parasıyla ve Batı'nın ekipmanlarını kullanarak yüzlerce insanı bitmek bilmeyen protestolar için ana meydanlarda topladığı zamanı hatırlıyorum.
Daha sonra erken seçim için bir anlaşma imzaladılar ve bu seçimler gerçekleşmeden önce buradaki temsili hükümet için geçici olarak bir ulusal birlik hükümeti oluşturacaklardı. Bu aynı zamanda Almanya, Polonya ve Fransa tarafından garanti edildi. Ertesi gün ise muhalefet hükümet binalarına girdi. Bunlar olduktan sonra biz neden diye sorduk.
Fransız ve Alman meslektaşlarımız bize demokrasinin bazen öngörülemez düzeyde hareket edebileceğini söyledi. Amerikalılar da aynısını söyledi. Eğer o zamanki anlaşma uygulanmış olsaydı. Sayın Zelensky'nin sürekli bahsedip durduğu 1991 Ukrayna sınırları korunmuş olacaktı.
Onlardan kendi meşruiyetlerini baltalamalarını kim istedi. Kırım da hala Ukrayna'nın parçası olurdu. Eğer ya şöyle olsaydı mantığını izleyecek olursak Minsk Anlaşması bir yıl sonra imzalansaydı, sadece imzalanmakla kalmayı Güvenlik Konseyi kararıyla onaylansaydı ve uygulansaydı Ukrayna şu anda bir bütün olurdu. Tabii ki Kırım bir istisna. Çünkü Kırım'ı kontrol çetelere geçtiği zaman kaybetmişlerdi.
Eğer Nisan 2022'de İstanbul'da Rus ve Ukraynalı müzakereciler arasında bir anlaşmaya varılmış olsaydı ve bu anlaşma uygulanmış olsaydı, Ukrayna Donbas'ın bir kısmını hala elinde tutuyor olacaktı. Ancak her anlaşmanın baltalanmasıyla Ukrayna daha da küçülüyor.
Ukrayna heyetinin başkanı geçtiğimiz günlerde bir röportaj verdi ve Boris Johnson'ın 'Kiev'e savaşmaya devam edin, bir anlaşmaya gerek yok, parayı, silahları ve diğer şeyleri yollayacağız' dediğini kabul etti. Yani ortada bir soru işareti yok.
Eğer Ukrayna bu yönde ilerlemeye devam ederse başarılı olamayacaktır. Çinli ve Brezilyalı dostlarımızın ve barış için bir araya gelen dostlar grubunun bir parçası olan herkesin Ukrayna yönetiminin alışkanlıklarını tavrılarını ve entrikalarını dikkate almaları gerektiğini hatırlatmak isterim."