Türkiye dünya ikincisi: Türk dizileri ihracata nasıl yön veriyor?
- Geçtiğimiz haftalarda HİSER Kümelenme Konferansı'na katılan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Yurt dışına gittiğimiz zaman ilk duyduğumuz kelimelerden birisi Türk dizileri oluyor” dedi.
- CNBC-e’ye değerlendirmede bulunan OGM Universe Uluslararası Dağıtım ve İş Ortaklıkları Direktörü Ekin Koyuncu Karaman da Türkiye'nin, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci dizi ihracatçısı konumunda olduğunu söylüyor.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 24 Haziran’da Hizmet Sektörü Rekabet Gücünün Artırılması Projesi (HİSER) kapsamında düzenlenen Kümelenme Konferansı’nda Türkiye’nin sinema sektöründe dünyada ilk beşin içinde olduğunu söyledi. Yıl içinde hizmet ihracatına 7,3 milyar lira hibe desteği sağlayacaklarını duyuran Bolat, dünya genelinde 800 milyon seyircinin Türk dizi ve filmlerine ilgisi olduğuna dikkat çekti. Bolat, “Yurt dışına gittiğimiz zaman ilk duyduğumuz kelimelerden birisi Türk dizileri oluyor” dedi. Peki Türk dizileri nasıl ve neden popüler oldu?
CNBC-e’ye konuşan İstanbul İletişim Enstitüsü’nden Dr. Aylin Dağsalgüler’e göre Türk dizilerinin dünya genelinde yakaladığı başarının sırrı 2000’li yıllara dayanıyor. 2005-2007 yılları arasında yayımlanan Gümüş, yurt dışına satılan ilk Türk dizisi olma özelliği taşıyor. Dağsalgüler, bu başarıyı “O dönemde Gümüş’ün çekildiği yalıya turlar düzenlenmeye başlanmıştı. Bu turların katılımcıları Orta Doğu ülkelerinden gelen izleyicilerdi. Yıllar içinde pek çok dizinin yarattığı ilgiyle, turizme katkısı yadsınamaz” diye açıklıyor.
CNBC-e’ye değerlendirmede bulunan OGM Universe Uluslararası Dağıtım ve İş Ortaklıkları Direktörü Ekin Koyuncu Karaman da Gümüş ve Binbir Gece’nin Orta Doğu ve Latin Amerika’daki başarısının ihracata ivme kazandırdığı görüşünü destekliyor.
Türk dizilerinin Orta Doğu ve Balkan ülkelerinde başlayan ihracat serüveni Latin Amerika, Portekiz, İspanya, İtalya, Asya ve Doğu Avrupa’da devam ediyor. Ancak izleme pratikleri değişkenlik gösteriyor. Dağsalgüler, “Elbette izlenme şekilleri bizden daha farklı. Hiçbir ülkede bizdeki gibi 140 dakika boyunca akşam saatlerinde diziler izlenmiyor. Üçe bölünerek ve gündüz saatlerinde televizyonda yayınlanıyor” diyor.
Öte yandan “Türkiye, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci dizi ihracatçısı konumunda. 120’den fazla ülkeye dizilerini ulaştırıyor, 50’den fazla dilde dublaj ve altyazıyla küresel izlenebilirlik sağlıyor” bilgisini veren Koyuncu Karaman, dizi sektörünün kültürel kodları evrensel hikayelere dönüştürme becerisinin yüksek olduğu görüşünde.
İhracat ve ithalat bir arada ilerliyor
Dağsalgüler de hikayelerin evrensel karşılık yakalamasını “Özellikle ailenin, aile içindeki çatışmaların, değerlerin ön planda olduğu senaryolar kültürel olarak yakınlıklarımızın olduğu Latin Amerika ülkelerinde ilgiyle takip ediliyor. Oyuncuların da dizilere ilgiyi arttırdığını unutmayalım. Prodüksiyon kalitemiz ve iş üretme hızımız da bu popülerliği arttırıyor” sözleriyle yorumluyor. Dizi sektöründe yalnızca ihracat değil, ithalata da vurgu yapan Dağsalgüler, son iki sezonda en çok izlenen dizilerin yabancı uyarlamalar olduğunu hatırlatıyor: “Bir yandan ihracat yaparken bir yandan da orijinal hikaye yerine uyarlama senaryolar izliyoruz. Bunları çok iyi yerelleştirdiğimiz ve hatta kendi versiyonlarımızı da yurt dışına sattığımız aşikar. Bu da bir başarı elbette”.
Küresel başarıyı sürdürülebilir kılmanın yolu ne?
Mevcut başarıyı sürdürülebilir kılmak için dizi sektörünün atması gereken adımlar var. Koyuncu Karaman, bu adımları şu şekilde sıralıyor:
- Uluslararası ortak yapımları destekleyen finansal modeller geliştirilmeli
- Senaristler, yönetmenler ve yapımcılar için uluslararası eğitim ve iş birliği programları kurulmalı
- Dizi turizmine yönelik altyapı ve tanıtım yatırımları artırılmalı
- Yerli dijital platformların küresel ölçekte büyümesi için teknoloji ve pazarlama desteği sağlanmalı
- İçeriklerimizin daha fazla dilde yayılabilmesi adına dublaj ve altyazı maliyetlerine yönelik ilave teşvikler verilmeli
Güney Kore örneğini veren Koyuncu Karaman, “Yerli içeriği ‘milli endüstri’ olarak tanımlamasak da Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve İstanbul Ticaret Odası gibi kurumlar bu alanda önemli adımlar atıyor. Yapımcılara ve dağıtımcılara sağlanan ihracat teşvikleri, uluslararası fuarlara milli katılımlar, ‘Turquality’ gibi marka destek programları ve dizi turizmi stratejisi, bu başarının sürdürülebilirliğini sağlamak adına değerli katkılar sunuyor” yorumunu paylaşıyor.
Uluslararası pazarda rekabet etmenin avantajlarından da bahseden Koyuncu Karaman, Türk dizilerinin yayımlandığı ülkelerin yerli yapımlarına alternatif oluşturduğunu ifade ediyor. Koyuncu Karaman, bu avantajları şu şekilde açıklıyor: “Dizilerimiz sadece izlenmekle kalmıyor; kültürel alışkanlıkları etkiliyor, prime time kuşaklarında yer alıyor ve sosyal yaşamın bir parçasına dönüşüyor. Uluslararası rekabet prodüksiyon kalitemizi artırırken yaratıcı reflekslerimizi de keskinleştiriyor. Güçlü oyunculuklar, yoğun dramatik yapı ve etkileyici görsel anlatım dilimiz önemli avantajlarımız”. Fakat uluslararası sektörde yarışmanın zorlukları da yok değil. “Sıkışık prodüksiyon takvimleri, senaryoya yeterli zaman ayrılamaması, yerel içerik kotaları ve bazı bölgelerde ekonomik koşullara göre şekillenen fiyatlandırma ihtiyaçları” bu zorlukların başında geliyor.
Ülke ekonomisi fiyatlandırma stratejisinde etkili
Koyuncu Karaman, OGM Pictures’ın fiyatlandırma politikasının bölgesel alım gücü, lisans süresi, platform türü ve içerik yapısına göre değiştiğini belirtiyor. Stratejilerinin içerik, kültürel duyarlılık ve ilişki yönetimi üzerine kurulu olduğunun altını çizen Koyuncu Karaman güçlü ve sadık izleyicinin Latin Amerika ve Orta Doğu’da bulunduğunu söylüyor. Rusya, Afrika ve Balkanlar da dinamik ve potansiyeli yüksek pazarlardan yalnızca birkaçı: “Bu bölgelerin hem ekonomik yapıları hem de hikaye tercihlerindeki farklar, içerik seçimimize ve fiyatlandırma stratejimize doğrudan yansıyor”.
Bu pazarlardaki küresel seyirciye ulaşmak için dizilerin öncelikle yerli izleyici tarafından beğenilmesi gerekiyor. Dağsalgüler, “Televizyonda belli bir bölüm sayısına ulaşmadan yurt dışı satışının yapılması mümkün değil” görüşünü dile getirirken bir hatırlatma daha yapıyor: “Son yıllarda yurt dışındaki izleyicinin anlamakta zorlanabileceği hikayeler izlediğimizi ve bunların çok izleyicisi olduğunu da unutmayalım. Kızıl Goncalar ve özellikle ilk sezonunda Kızılcık Şerbeti dizileri bize ait bir hikaye anlattı ve yurt dışında diğer diziler kadar ilgi görmedi”.
- Küresel başarının temeli: Koyuncu Karaman, küresel talebin içerik üretiminde etkili olduğunu savunsa da OGM Pictures’in yerelden evrensele uzanan hikayeler anlatmayı önceliklendirdiğini vurguluyor: “Evrensel duyguları, yerel kültürle harmanlayan yapımlar izleyicide daha kalıcı bir bağ kuruyor. Bu da küresel başarımızın temelini oluşturuyor. Ancak sektör genelinde artan popülerlikle birlikte, ticari garantisi yüksek ‘güvenli’ formüllere yönelim görülebiliyor. Bu da yaratıcılığı ve özgünlüğü sınırlayarak kaliteyi olumsuz etkileyebiliyor”.
Koyuncu Karaman, kaliteli ve anlamlı hikayelerin uzun vadeli başarıyı getireceği fikrinde. Bunun için ilgiyi “Türkiye’nin anlatı geleneğinden beslenen, yenilikçi ve özgün içeriklerle karşılamanın” önemli olduğuna inanıyor.