Koç Holding/Haydar Yenigün: Avrupa Çin'e karşı zaman kazanıyor, ayak uyduran kalacak, uyduramayan gidecek
- CNBC-e'de Emre Özpeynirci'nin sorularını yanıtlayan Koç Holding Otomotiv Grup Başkanı Haydar Yenigün, otomotiv endüstrisinde her şeyi dönüştüren elektrikli otomobil fırtınası ile ilgili çok net bir resim ortaya koydu.
- İşte Yenigün'ün açıklamalarından satır başları: "Türkiye'de bu sene 1,4 milyon adet araç satışına ulaşabiliriz."
- "Ford Otosan'ın Gölcük'te büyüyebileceği bir arazi kalmadığı için Romanya'da fabrika satın aldık. Hayatımda yaptığım en iyi şeydi Craiova fabrikasını satın almak."
- "Ford Otosan'da yakın zamanda 1 milyon üretim kapasitesine koşacağız."
- "Otomotivdeki rekabete Avrupa'nın hazır olduğu kadar biz de hazırız."
- "Avrupa'da en çok araç ithal edilen ülke Türkiye. Avrupa'da satılan hafif ticari araçların en çok üretildiği yer Türkiye."

CNBC-e'nin yeni programı Oto Ekonomi'nin ilk bölümünde otomotiv gazetecisi Emre Özpeynirci'nin sorularını yanıtlayan Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Haydar Yenigün gündemdeki konulara ilişkin çok önemli açıklamalarda bulundu. Otomotiv sektörü Çin tarafından sürüklenen bir rüzgarla bir kırılma noktasında, bir tarafta elektrikli dönüşüm, bir tarafta yazılım temelli bir üretim safhası, Avrupa'nın Çin'le rekabeti, ek tarifeler, AB'nin emisyon takvimi, Avrupalı üreticilerin geri adım ve esneklik talebi... Bu gündemde Yenigün, bilinmezliğin çok üst seviyede olduğuna, ama sektörde bilinmezliğin her zaman olduğunu, sadece mertebesinin değiştiğini vurguladı.
"Yeni normale ayak uyduran kalacak, uyduramayan gidecek"
Yenigün, "Ama etrafa bir baktığımız zaman esasında politikada da çok büyük belirsizlikler var. Ekonomide de çok büyük belirsizlikler var. Yani şunu söylemek istiyorum. Biz otomotivciler açısından sıkıntılı bir dönem var, çok belirsizlik var ama yalnız değiliz. Hemen hemen her yerde var. Yani yeni dünya böyle bir şey demek ki. Yeni normal diyorlar ya. Şimdi buna ayak uyduran zaten kalacak. Ayak uyduramayan gidecek." dedi.
Avrupa'nın eski kıta olarak çevreye, yeşile en büyük önemi veren tarihinden gelen tecrübe nedeniyle pozisyonunun çok zor olduğunu vurgulayan Yenigün, ancak sonra 1. Trump döneminde düzenin bir değişikliğe uğradığını hatırlattı. 2. Trump döneminin ise çok daha keskin hatlı, çok daha özgüvenli bir şekilde geldiğini belirtti. Yenigün, "Avrupa hala Avrupa. Hala regülasyonlarını esnetmiş değil. Çin hala o Çin, yani eski Çin. Çok büyük bir devlet güdümündeki bir otomotiv endüstrisi fırtınası var orada. Normal bizim bildiklerimizin çok dışında. Şimdi değişen bir taraf var o da Amerika. Çok keskin bir değişiklik yaptı. Yani Elon Musk'a rağmen burada esasında tamamen köprüleri attı. Teşvikler kaldırıldı. Herkes planlarını değiştirdi. Dolayısıyla eskisi gibi davranan bir Çin var. Çok zor bir Çin. Tamamen farklı bir yere gitmiş bir Amerika var. Avrupa hala o sessizliğini koruyor. Beklenti ne? Eğer Avrupa hala eski söylemlerinde devam ederse muhtemelen büyük kayba uğrar." dedi.
"Avrupa'dan emsiyonda yumuşama gelecektir"
Yenigün, bugün gelinen noktada Avrupa Birliği'nin daha doğrusu parlamentonun bir karar alarak çok keskin olan ve endüstriyi gerçekten çok büyük sıkıntılara sokan teknolojik beklentileri bir miktar azaltması gerekeceğini söyledi. 2030-2035 tarihlerinin kritik olduğunun altını çizen Yenigün, Avrupa'nın bunları esnetip esnetmeyeceğini, Örneğin 2030 değil de 2033 mü diyeceklerini, yoksa 2030'un içindeki içeriği mi revize edeceklerini muhtemelen Avrupa Parlamentosu'nun içindeki birçok politikacının da bilmediğini vurguladı. Aslında Eylül ayında bunların açıklanmasının beklendiğini hatırlatan Yenigün, endüstriden, finans dünyasından, sendikalardan da çok büyük tepkiler olduğunun altını çizdi.
Yenigün, "Çünkü bu bir ekosistem. Yani siz kural koyucu olarak ben bu motorun böyle çalışmasını istiyorum diyebilirsiniz. Ama bunu sağlayacak teknoloji yoksa o zaman satışlarınız düşecektir. Bu da ekonomik yavaşlamaya, işsizliğe kadar varan bir ekosistem bozulmasına neden olacak. Yani özetle Avrupa'nın işi çok zor. Amerika'nın işi çok kolay. Kararını verdi. Doğru veya yanlış bir yere evrildi. Çin zaten öyleydi, hala öyle, çok kuvvetli. Avrupa şu anda bir yol ayrımında. Eminim aklı selimle davranıp bir miktar yumuşama getirecekler diye bir beklentim var" dedi.
"100 yıldan uzun sürede oluşan endüstri ve yan sanayi ne olacak? Bunu soran yok"
Emre Özpeynirci 2030 yılında emisyon oranlarının şu anki seviyenin yarısına ineceğini, 2035 yılında da işten yanmalı otomobillerin satışının yasaklanacağı hatırlatmasının ardından AB Komisyonu ile yapılan son toplantıda gelen esnetme sinyalleri ve Komisyonu Başkanı'nın küçük otomobiller konusunda yaptığı bir destek planı sonrası Çin'le rekabette daha rekabetçi ürünleri piyasaya sunmak adına bir teşvik mekanizması devreye girebilir mi, küçük otomobil Avrupa'yı kurtarır mı sorusu üzerine Yenigün, "Niye ufak otomobil? Ufak otomobil ulaşılabilir. Fiyatı görece daha uygun. Şehir içinde daha kolay, daha çabuk park edilebiliyor vs. vs. Bir de dünyadaki var olan otomobil madenleri, malzemeleri daha az kullanarak iki kişiyi veya dört kişiyi bir yerden bir yere götürüyorsunuz. Öbür tarafta bir D segment, E segment araçla bir B segment, A segment aracı mukayese ettiğiniz zaman dünyanın zenginliklerinden kullanılan miktar da değişiyor. Bunların hepsi çok değerli şeyler. Şimdi sonuçta B'yi niye karlı yapmak çok zor? Çünkü küçük. İçine bir motor koyuyorsunuz, 4 tane tekerlek koyuyorsunuz, koltuk koyuyorsunuz, büyük araca da aynılarını koyuyorsunuz. Büyük aracın fiyatı yüksek. Dolayısıyla küçük araçtan para kazanılmaz esasında. Avrupa Parlamentosu'ndan beklenen belli mekanizmalarla bu teşvik de olabilir. Esasında halkın uygun fiyatla erişebileceği sıfır emisyonlu araçların miktarını arttırmak. Bunun için de tabii sektörün desteğe ihtiyacı var. Birinci kısmı bu. İkinci kısmı Avrupa'daki bu değişim çok önemli. Ama nereye paketleyeceğiz bu değişikliği? O çok önemli. Şimdi deniyor ki 2035 yılında elektrikli araçlardan başka araç satılmayacak. Avrupa'da 17 ile 21 milyon arasında araç satılıyor. Dünyada 95-97 milyon araç satılıyor. Şimdi bunlara böyle baktığınız zaman benim kafamda çözemediğim şöyle bir şey var. Tamam her şeyi elektriğe çevirelim. Ama bir de tarihe bakalım. 1800'lerde başlayan bir otomotiv var. Buharlı ile başladı. İşte elektriğe döndü sonra içten yanmalı motor, dizeli vs. Şimdi dünyada 97 milyon aracı üretecek bir altyapı var. Motor fabrikaları var. Marş motoru fabrikaları var. Yakıt tankı fabrikaları var.
Bunlar kurulu ve bunlar bir günden iki güne kurulmadılar. Dünden yarına da oluşmadı. Bunlar 100 yıldan fazla bir sürece evrildi, belli bir yere geldi. Şimdi geçmiş raporlara bakarsanız, 2020-2023 yılı gibi elektrikli araçlarla içten yanmalı araçların fiyatı aynı olacaktı, sonra da dönüşecekti falan. Bu raporların hepsinin yanlış olduğu ortaya çıktı. Bence çok basit bir nedeni var. 100 yıldan uzun bir süredir evrile evrile gelen bir ekosistemi, siz elektrikli araçlar yapılacak ve bu böyle olacak diye bir gün böyle düğmeyi çevirdiğiniz gibi ona çeviremezsiniz. Bunun elektrik motor fabrikası var, batarya fabrikası var. Var olanların neye dönüşecekleri konusu var. Hiçbir kimse düşünmüyor. Benim bir yakıt tankı fabrikam var. 97 milyon araca yakıt tankı yapıyorum. Bana deniyor ki 5 yıl sonra bu fabrika tamamen yok ortada. Ne yapacağım ben bu fabrikayı? Dünyanın zenginliğiyle , varlıklarıyla alakalı bir konudan bahsediyorum. Fiziki ortadan kaldırmaktan bahsetmiyorum. Bunun gibi içten yanmalı motorların tamamı, bütün komponentleri için bu geçerli. Bunun cevabı yok şu anda. Kesinlikle. Benim üzen tarafı bunun sorusu da sorulmuyor." dedi.
Çin'in önünde durulamaz, Batı vergilerle zaman kazanıyor
Çin'in geçen 10-15 yıldan bugüne geçen sürede büyük bir zıplama gerçekleştirmesinin nedenini de anlamak gerektiğini vurgulayan Yenigün, dünyada hiçbir ekosistemin kendi içinde, kendi zenginliğiyle böyle bir zıplama yapamayacağını, burada çok ciddi bir devlet desteği, strateji olduğunu belirtti. Yani siz orada pek de istediğiniz gibi bir şey yapamıyorsunuz esasında. Yapılması gerekeni yapıyorsunuz. Şimdi bu neyi doğuruyor? Ben Nisan ayında Şangay Fuarı'na gittim.
Geçmişleriyle mukayese ettiğim zaman muazzam bir fark var. Nedir muazzam bir fark? Bir kere yani milyonlarca ünitelik fazla bir Avrupa veya dünyaya satışı sağlayan bir altyapı var.
Her ne kadar doğru bilgiye ulaşmakta sıkıntı olsa da Bloomberg'un verilerine göre Çin'in 45-50 milyon üretim kapasitesi olduğuna dikkay çeken Yenigün, bunun 5.9 milyonu civarının dışarıya, geri kalanının içeriye satıldığını söylerken, içerideki veya dışarıdaki araçların tamamına bakıldığında ilginç bir manzaraya dikkat çekiyor: "Kapı kolu bizde batılı firmalarda bir firma kaç tane yapar? 100 bin tane, 200 bin tane, 500 bin tane, 1 milyon tane yaparsınız. Orada 10 milyonlarca aynı kapak olur. 10 milyonlarca hemen hemen aynı kokpit, 10 milyonlarca benzer koltuk yapılıyor. Bunun önünde durmak çok zor. Şimdi Avrupa ne yaptı? Yüzde 38.7 bir vergi koydu. Türkiye 40 koydu. Bunların hepsi esasında zaman kazanmak için alınmış önlemler. Zaten Avrupa 10 yıllığına diye o deklarasyonu yaptı."
Çin'i rakipsiz kılan 3 özellik ve Japon istilasından farkı
Çin'in otomotivdeki oyun planının çok akıllıca kurulmuş bir oyun planı olduğunu savunan Yenigün, Avrupalılar'ın önünde Çin'le alakalı Çin'e pozitif yazan üç tane problem olduğunu söylüyor:
"Birincisi madenleri var. Çok kuvvetli miktarda olmayan madenlerinin de bağlantılarını 10 yıl önceden beri yapmaya başladılar.
İkincisi çok büyük bir teknolojileri var. Çin'deki mühendislik merkezlerinin şeklini tarif edemem size. Yani Avrupa'daki, Batı'daki her yerdeki ortamı getirip Çin'e kurdukları böyle mühendislik köyleri var. Ar-Ge merkezlerinden bahsetmiyorum. Mühendislik köyleri var. Yaşamı da değiştirdikleri bir ortam var.
Bunun üzerine tabii az önce söylediğim büyük bir adet var.
Ve bunlar ekosistemin kendi çalışmasıyla olmaz. Bunlar desteklenmedikçe mümkün değil. Zaten Avrupalı üreticilerin argümanı da bu. Doğru bir argüman bence bu. Şimdi dolayısıyla çok ciddi teknoloji geliştirdiler. Batılıların oraya verdikleri üretimle birlikte, kopyalamayla. Madenlere sahipler ve hakikaten çok büyük bir iş büyüklüğüne sahipler. Bunları yan yana koyduğunuz zaman ve de tek bir güdümle gidiyor. Yani ayrışmıyor. Bir şekilde fikir ayrılığı yok. İşte bu iş yapılacaksa yapılıyor. Bu iş yapılmayacaksa yapılmıyor. Temel şey o zaten. Dolayısıyla friksiyon yok. Enerji çıkmıyor. Enerji tamamen olması gereken yere kanalize oluyor. Şimdi bunlarla birlikte Avrupa'nın da Amerika'nın da istediğiniz kadar Amerika'ya ben Çin'le araba sokmayacağım deyin. Zamanında Japonlar için de benzer şeyler söylüyorlardı. Ama ben şimdi işi birazcık da olumlu tarafından bakayım. Japonlar Batı'yı otomotiv konusunda istila ettiklerinde Batı'nın kalitesi böyle değildi. Verimliliği de böyle değildi Batılı markaların. Ne oldu? Ciddi bir akım oldu. İşte orada da yine benzer şeyler, vergiler falan konuşuldu. Bu büyüklükte değildi ama. Sonra ne oldu? Kazanan esasında yine müşteriler oldu. Çünkü Toyota üretim sistemi, Toyota kalite sistemi diye adlandırılan şeylerle ilk başta bütün o Japonları genelleyerek söylüyorum... Dolayısıyla orada farklı bir yeni bir şey ortaya çıktı. Sonra bütün dünya bunu kullanmaya başladı. Ben şimdi Çin'e getireceğim konuyu. Çin'de de çok ciddi bir verimlilik, çok farklı bir teknoloji var. Ben bunun da bir akım olarak dünyaya geleceğine, kabullenileceğine ve toplam ekosistemin yükseleceğine inanıyorum."
"Türkiye elektrikli araç dönüşümüne hazır"
Bu gelişmeler Türkiye'yi nasıl etkileyecek, biz hazır mıyız bu değişime sorularına Yenigün şu yanıtı veriyor: "Avrupa'nın hazır olduğu kadar hazırız biz de esasında. Yani orada bence bizim kendi sistemimiz çok kuvvetli. Bazen bunu söylemek ve hatta tekrar ettirmek gerekiyor. Nedense insanlar çok değerini anlayamıyorlar otomotiv stektörünü. Birkaç tane rakam verebilir miyim? Avrupa'da şu anda en çok araç ithal edilen ülke Türkiye. Bunu kimse dillendirmiyor. Avrupa'da satılan ticari araçlar, hafif araçlar diyelim en çok üretim yapılan ülke Türkiye. Yani ticari araçlarda birincilik ve ikincilikten bahsediyoruz. Otomotivde üçüncülük, dördüncülük. Bunlar hakikaten büyük şeyler. 2.2 milyon kapasitemiz var. Bu kapasitenin en iyi noktada 1.7 milyonunu çevirmişiz üretime. 2017 yılında meşhur en iyi yılımızdı. Bugünlerde de 1 milyon 300-400 bin yapılıyor. Yani ciddi bir akış var esasında. İhracatta da geçen sene 37 milyar dolarlık bir üretim rakamı var. Bu sene onun %10 artacağı yani 40 milyarın üzerine çıkılacağı düşünülüyor. Bunlar önemli. Şahsi fikrimi söyleyeyim 2025'te 1 milyon 400 bin araç satışı olacak. Türkiye'de rekor üzerine rekor rakamı olacak. Çünkü artık Eylül sonucu rakamlar zaten 1 milyona geldi. Zaten 1 milyona yaklaştı. Dolayısıyla şimdi bu büyüklüğü bir anda kaybedemezsiniz. Akıllı davranırsanız bunu iyi kanalize ederseniz... Avrupa'nın şu anda yaşadığı problemlerin birçoğunu biz yaşamıyoruz memleketimizde. Bunu artıya döndürüp yabancı yatırımı Türkiye'ye daha fazlasıyla getirip Türkiye'nin içinden üreteceğimiz kendi teknolojimizi ve üretimimizi daha da arttırıp esasında Avrupa'nın bugün olduğundan daha da kuvvetli bir otomotiv üssü olmalı. Bu değişim sırasında zaten Avrupa ile hemen hemen eşgüdümle davranan hükümet esasında belli seviyelerde vergileri zaten eşleştiriyor. Yani o kadar kolay giremiyor dışarıdan firmalar, eğer anlaşmanız yoksa...
Avrupa'nın kendi kararını verip Türkiye ile birlikte esasında ekosistemin nereye evrileceğini, nasıl evrileceğine karar verecek. O tarihler oluşacak. Belki bir miktar esneme olacak. O gün itibariyle Türkiye şu anda tedarik sanayiyle ve ana sanayiyle ürettiği teknolojisiyle bence fazlasıyla hazır. Hata yapmamamız lazım. Uzun yola bakmamız lazım. Yani geleceği garanti altına alacak adımları hem şirketler olarak yani bizler hem de kanun koyucular eş zamanlı olarak yaparlarsa ben deminki sorunuzun cevabını çok olumlu olduğunu görüyorum."
"Sermayeyi yurt dışına kaçırmıyoruz, daha da büyüyoruz"
Bir dönem Koç Holding'in Ford Otosan'da sermayeyi yurt dışına kaçırdığı gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmasına da yanıt veren Yenigün, "Beni ve bizim arkadaşlarımızı esasında derinden yaralayan bir şeydi maalesef. Nereden çıktı tam olarak bilmiyorum ama... Biz joint venture anlaşması yani Ford ile Koç Holding'in birleşme anlaşmasını 1997'de imzaladık. İlk çıktısı Gölcük Fabrikası. Gölcük Fabrikası'nın başlangıcı 70 bin tane o tarihteki ilk versiyon Connect'ti.
40 bin tane de iç piyasaya satılacak transit. İhracat projesi yoktu. 110 bin araç kapasite. Ben fabrika müdürlüğüm boyunca o dönem olduğu için çok iyi biliyorum rakamları, 110 bin, 140 bin, 190 bin, 230 bin, 300 bin, 345 bin, 450 bin ürettik, şimdi 600 bin. Aldığımız arazi, devlet tarafından bize sağlanan arazi, 110 bin araç yapabilmek için verildi. Kapasite, yer kalmadı. Şimdi 600 bini geçtik.
Daha da iyi olacak diye beklentilerim var. Etrafta arazi kalmadı. Ben şahsen genel müdürlük dönemimde kaç defa devlete gittim. Bize arsa lazım, bizim büyümemiz lazım diye. Ama maalesef fiziki şartlar, etrafımız dolu. Bir tarafımız deniz zaten. Şimdi dolayısıyla daha fazla yapmak istiyorsunuz. Ortağınız da sizi destekliyor. Çok memnun ortağınız da. Yapamıyorsunuz.
Ne yapacaksınız? Ya gidip bir yere yeni fabrika kuracaksınız ya da gidip bir tane fabrikayı satın alacaksınız. Ben hayatım boyunca, 35 yılım geçti Otosan'da, yaptığım en iyi şeydi, en iyi attığım imzaydı Croiva fabrikasının satın alınması. Türkiye için, şirket için hepimizin göğsünü kabarttı. Patronlarımız memnun, çalışanlarımız memnun. Büyüdük. İnşallah bu şirket üretim kapasitesine 1 milyon adetlere koşacak yakın zamanda. Gazetede, medyada bunları okuduğum zaman çok üzülüyorum." diyerek iddialara net bir yanıt verdi.