Cribstone Strategic Macro: Yabancı yatırımcı Türkiye’de sıfırdan tek hisseye geçebilir

PAYLAŞ
  • Cribstone Strategic Macro’nun kurucusu ve stratejist Mike Harris, "Makro tabloda iyileşme nedeniyle siyasi belirsizliklere rağmen yabancı için ‘Türkiye’de hiç pozisyonum yok’ demek eskisi kadar rahat savunulabilir bir duruş değil. Türkiye’de sermaye maliyetinin siyasi belirsizlik nedeniyle yükseldiğini de belirten Mike Harris‘e göre asgari ücrette yüksek bir artış yerine maliye politikası üzerinden hedefli desteklerle telafi sistemine geçilmeli" dedi.
Cribstone Strategic Macro: Yabancı yatırımcı Türkiye’de sıfırdan tek hisseye geçebilir

Cribstone Strategic Macro’nun kurucusu ve Stratejist Mike Harris Türkiye ekonomisine ilişkin CNBC-e Londra Temsilcisi Berfu Güven’in sorularını yanıtladı. Harris’e göre Türkiye, yabancı sermayenin sınırlı olması nedeniyle küresel piyasalardan görece ayrışıyor; bu nedenle piyasanın yönünü belirleyen temel unsur yabancı yatırımcıdan çok yerli yatırımcının güveni.

Türkiye büyük ölçüde küresel piyasalardan kopuk hareket ediyor çünkü içeride çok az yabancı para var. Bu bazen iyi bir şey olabilir, ülke kendi dinamikleriyle ilerler. Ama aynı zamanda risklidir. Çünkü asıl soru şu ‘Türkiye’de yaşayan, parasını burada tutan insanlar ülkenin nereye gittiğine inanıyor mu?’ Benim için belirleyici olan budur.

“Sermaye maliyeti siyasi belirsizlik nedeniyle yükseldi”

Harris, Türkiye’de sermaye maliyetinin son dönemde belirgin biçimde arttığını ve bunun yalnızca küresel koşullarla açıklanamayacağını vurguladı.

Türkiye’de sermaye maliyeti yükseldi ve bunun nedeni sadece küresel faizler ya da yabancı yatırımcı değil. Mart ayında yaşananlar, yalnızca hızlı gelen yabancı paranın çıkışı değildi. Genel bir huzursuzluk oluştu. İnsanlar orta vadede Türkiye’nin nereye gittiğinden emin değil. Bu belirsizlik yatırım iştahını doğrudan etkiliyor.

Merkez Bankası’nın dezenflasyon programına rağmen siyasi başlıklardaki belirsizliğin fiyatlamalar üzerinde baskı yarattığını söyleyen Harris, değerlendirmesini şu sözlerle sürdürdü: “Merkez Bankası’nın güçlü olması ve dezenflasyon programının doğru olması tek başına yeterli değil. Türkiye’nin sermaye maliyeti, siyasi denge oluşana kadar yüksek kalacaktır. Çünkü şu anda herkes şunu sorguluyor. Seçimler gerçekten anlamlı mı, siyasi süreç normal mi ilerliyor? Eğer siyasi rakiplerinizi tutukluyorsanız, bu siyasi geçiş sürecinin normal olduğu algısını bozar. Bu durum yatırımcıların zihninde ciddi soru işaretleri yaratır. Bu yalnızca yabancı yatırımcı için değil, içerideki yatırımcı için de geçerlidir. Bu algı değişmeden güvenin kalıcı olması zor”

“Faizlerde 800 baz puana kadar indirim alanı var”

Tüm bu risklere rağmen Harris, Türkiye’nin makro görünümünde belirgin bir iyileşme olduğunu ve dezenflasyon sürecinin başladığını söyledi: “Türkiye şu anda net bir dezenflasyon döneminde. Mevcut verilere baktığımda, faizlerde buradan yaklaşık 800 baz puana kadar bir indirim alanı olduğunu düşünüyorum."

Harris’e göre bu süreç 2026’ya girerken Türkiye için bir “kendi kendine yardım hikayesi” yaratabilir: “Faizler düşerken siyaset bu sürecin önüne geçmezse, Türkiye kendi iç dinamikleriyle desteklenen bir toparlanma yaşayabilir. Bu ortamda yerli yatırımcılar mevduattan hisse senedine yönelmeye başlayabilir.”

Harris’e göre yabancı yatırımcı cephesinde beklenti güçlü bir pozisyonlanmadan çok temkinli ve sınırlı bir geri dönüşe işaret ediyor:

“Küresel gelişen piyasalar fonlarının büyük çoğunluğunun Türkiye’de bugün hiçbir pozisyonu yok. Bu nedenle burada konuştuğumuz şey güçlü bir ağırlık artışı değil; sıfırdan tek bir hisseye geçiş. Yabancı yatırımcı kendine şu soruyu soruyor: Türkiye yeniden dalgalanırsa bile elimde tutabileceğim, dayanıklı bir iş modeline sahip bir şirket var mı? Eğer böyle bir şirket bulurlarsa, oradan pozisyon alırlar. Ancak birden fazla hisseyi agresif biçimde kovalamalarını beklemiyorum. Buna rağmen makro dengeler artık daha inandırıcı olduğu için, ‘Türkiye’de hiç pozisyonum yok’ demek de eskisi kadar rahat savunulabilir bir duruş değil.”

“Asgari ücret enflasyonu yeniden besleyebilir”

Harris, Türkiye için 2026’ya girerken en kritik başlıklardan birinin asgari ücret politikası olduğunu vurguladı ve bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Asgari ücret artışları Türkiye’de uzun süredir çok genel ve yaygın bir mekanizma haline geldi. Bugün berber de restoran da müşterisinin ücretinin ne kadar arttığını biliyor. Bu sağlıklı bir yapı değil. Ücretleri bu kadar genel biçimde artırdığınızda, bu artış çok hızlı şekilde enflasyona yansıyor ve ardından eriyor. Benim tercih edeceğim yaklaşım, asgari ücret artışının daha sınırlı tutulması ama bunun maliye politikası üzerinden hedefli desteklerle telafi edilmesi olur. Çocuklu hanelere, belirli gelir gruplarına, gerçekten ihtiyaç duyan kesimlere doğrudan destek verilmesi çok daha doğru. Aksi halde asgari ücreti bugün açlık sınırının üzerine çıkarsanız bile, on iki ay sonra enflasyonla yeniden aynı noktaya gelirsiniz. Eğer asgari ücret artışı yüzde 25’in üzerine çıkarsa, dezenflasyon hikayesine olan güven zedelenir ve piyasa enflasyonun kalıcı biçimde düşeceğine dair inancını kaybedebilir.”