S&P'den Türkiye değerlendirmesi: "Enflasyonun düşmesi yabancılar için olumlu tabloya işaret ediyor"
- Japonya Merkez Bankası'nın yarın açıklayacağı faiz kararı öncesi CNBC-e'ye değerlendirmelerde bulunan S&P Global Ratings Gelişen Piyasalar Baş Ekonomisti Elijah Oliveros-Rosen’a göre, bankanın faiz kararı piyasanın fiyatlamasından farklı olursa, döviz piyasasında bazı hareketler görülebilir.
- Oliveros-Rosen, Türk lirasının carry trade'den en fazla faydalanan para birimleri arasında olduğunu belirterek, "Türk lirası hem nominal hem de reel faiz açısından yüksek bir getiri sunuyor. Bu nedenle, BOJ’in piyasanın halihazırda fiyatladığı adımları atması durumunda, bunun Türk lirası üzerinde belirgin bir etkisi olmayacaktır. BOJ'den önümüzdeki yıllarda beklenenden daha şahin sinyallerin gelmesi durumunda, Türk lirasında potansiyel bir zayıflama görülebilir" ifadelerini kullandı.
- S&P ekonomisti Oliveros-Rosen, "Türkiye’nin sıkı para ve maliye politikası ve görece düşük petrol fiyatı enflasyonu aşağı çekiyor. Bu durum, yabancı yatırımcılar açısından olumlu bir tabloya işaret ediyor” dedi.
- “Genel tabloya baktığımızda, Türkiye’de nispeten istikrarlı bir ortamdan söz edebiliriz” diye konuşan Elijah Oliveros-Rosen, “Ancak buna rağmen, hem iç hem de dış kaynaklı risklerin varlığını koruduğu da açık” dedi.
Küresel piyasalarda gözler Japonya Merkez Bankası’nın (Bank of Japan - BOJ) yarın açıklayacağı faiz kararına çevrilirken, S&P Global Ratings Gelişen Piyasalar Baş Ekonomisti Elijah Oliveros-Rosen, bu sürecin Türkiye açısından ne anlama geldiğini CNBC-e’ye değerlendirdi. Oliveros-Rosen, Türk lirasının yüksek nominal ve reel faiz sayesinde carry trade işlemlerinde öne çıktığını, ancak BOJ’in önümüzdeki yıllara ilişkin yönlendirmesinin piyasa beklentilerinden sapması halinde Türk lirasının da diğer gelişmekte olan ülke para birimleriyle birlikte baskı görebileceğini ifade etti. S&P’ye göre Türkiye ekonomisi ise sıkı para ve maliye politikalarının desteğiyle nispeten istikrarlı bir görünüm sergiliyor.
‘2025 gelişmekte olan piyasalar açısından oldukça elverişli’
Elijah Oliveros-Rosen, gelişmekte olan piyasalar açısından 2025 yılının finansal koşullar bakımından güçlü bir tablo sunduğunu söyledi.
Gelişmekte olan piyasalar açısından finansal koşulların oldukça elverişli olduğu bir yıl geçiriyoruz. Bu dönemde rekor düzeyde borçlanma ihraçları yapıldı. Aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde kredi notu artırımlarının ve düşürmelerinin sayısı da arttı. Kredi spreadleri ise tarihsel olarak en düşük seviyelerde seyrediyor.
BOJ’in para politikası adımlarının önemine işaret eden Oliveros-Rosen, “Bu çerçevede, dünyanın en büyük merkez bankalarından biri olan BOJ’in para politikası adımları, gelişmekte olan piyasaların finansal koşulları üzerinde etkili olabilir” ifadelerini kullandı.
‘Mevcut beklentimiz politika faizini 25 baz puan artırması’
BOJ’e ilişkin beklentilerini paylaşan S&P Global Ratings Baş Ekonomisti, “Mevcut beklentimiz, piyasanın genel görüşü de bu yönde, BOJ’in politika faizini büyük olasılıkla 25 baz puan artıracağı yönünde” dedi. Ancak piyasa etkisinin, faiz kararının kendisinden ziyade ileriye dönük mesajlarda aranması gerektiğini vurguladı.
‘Asıl belirleyici olacak olan yarınki adım değil’
“Ancak asıl belirleyici olan, bu hafta atılacak adımdan ziyade, bankanın bundan sonraki döneme ilişkin vereceği yönlendirme olacaktır” diye konuşan Elijah Oliveros-Rosen, “Japonya Merkez Bankası’nın para politikasını normalleştirme sürecinde son derece temkinli bir tutum sergilemeye devam edeceğini düşünüyoruz. Bu yaklaşımın piyasalar tarafından halihazırda fiyatlanmış olması durumunda, söz konusu adımların finansal koşullar üzerinde belirgin bir etki yaratmasını beklemiyoruz” dedi.
‘Carry trade işlemleri 2025’te son derece olumlu bir tablo ortaya koydu’
Oliveros-Rosen, 2025 yılında elverişli seyreden finansal koşulların carry trade işlemlerini de güçlü şekilde desteklediğini söyledi: “2025 yılında finansal koşulların oldukça elverişli seyrettiğini söylerken, carry trade işlemlerinin de aynı dönemde son derece olumlu bir tablo ortaya koyduğunu görüyoruz.”
Carry trade dinamiklerini üç temel unsur üzerinden ele alan S&P Global ekonomisti, “İlk unsur, gelişmekte olan piyasalar açısından oldukça avantajlı seyreden faiz oranı farkıdır. İkinci unsur, spot döviz kurlarının seyridir. Hatırlanacağı üzere, 2025 yılında gelişmekte olan piyasa para birimlerinin büyük bölümü dolar ve yen karşısında değer kazandı. Üçüncü unsur ise volatilitedir. Volatilite seviyesinin düşük olması, volatiliteye göre ayarlanmış getirilerin daha yüksek olmasını sağlar. Nitekim 2025 yılında volatilite de oldukça düşük seviyelerde seyretti” diye konuştu.
İleriye dönük görünümü de değerlendiren Oliveros-Rosen, Japonya’da faiz oranlarının yükselmesi halinde gelişmekte olan piyasalar açısından tablonun bir miktar daha az avantajlı hale gelebileceğini söyledi: “İleriye baktığımızda, Japonya’da faiz oranlarının yükselmesi halinde, bu durum gelişmekte olan piyasalar açısından bir miktar daha az avantajlı bir tablo yaratacaktır. Ancak buna rağmen, faiz farkının gelişmekte olan piyasalar lehine hâlâ oldukça geniş kalacağını düşünüyoruz.”
‘Döviz kurlarının seyri belirleyici unsur’
Ana belirleyici unsurun döviz kurları olacağını ifade eden Oliveros-Rosen, “Bu noktada belirleyici unsur, spot döviz kurlarının nasıl bir seyir izleyeceği olacaktır” dedi.
‘2026’da gelişmekte olan ülke para birimleri nispeten güçlü kalabilir’
S&P Global Ratings Baş Ekonomisti Oliveros-Rosen, genel beklentilerinin gelişmekte olan ülke para birimlerinin 2026 yılında da görece güçlü seyrini koruyacağı yönünde olduğunu belirtti. Bu görünümü destekleyen bir diğer unsurun ise volatilite olduğunu söyleyen Oliveros-Rosen, “Genel değerlendirmemiz, gelişmekte olan piyasa para birimlerinin 2026 yılında da çoğu durumda nispeten güçlü seyrini koruyacağı yönünde. Volatilitenin de görece düşük seviyelerde kalmasını bekliyoruz. Bu üç faktör birlikte değerlendirildiğinde, 2026 yılında carry trade dinamikleri açısından koşulların genel olarak nispeten olumlu kalacağını varsayıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘BOJ’in faiz kararı piyasanın fiyatlamasından farklı olursa döviz piyasasında bazı hareketler görebiliriz’
Elijah Oliveros-Rosen, şöyle devam etti: “Burada, faiz artışının kendisi ile piyasanın bu artışı halihazırda fiyatlamış olması arasında net bir ayrım yapmak istiyorum. Eğer söz konusu faiz artışı piyasalar tarafından zaten fiyatlanmışsa, döviz piyasalarındaki dinamikler üzerinde güçlü bir etki görmememiz gerekir. Şu anda da tam olarak bu noktadayız.
Tekrar etmek gerekirse, piyasa bu hafta bir faiz artışını ve bunun ardından gelecek yıl bir, muhtemelen iki ek faiz artışını fiyatlıyor. Yani oldukça kademeli bir sıkılaşma patikası söz konusu. Bu nedenle, Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) cuma günü vereceği yönlendirmeyi yakından izliyoruz. Çünkü bu yönlendirme, piyasanın mevcut fiyatlamasından farklı olursa, döviz piyasalarında bazı hareketler görebiliriz.”
Buna karşılık, BOJ’in mesajlarının piyasa beklentileriyle uyumlu olması halinde sınırlı bir etki beklediklerini belirten Oliveros-Rosen, “Ancak verilecek mesajlar, piyasanın halihazırda fiyatladığı beklentilerle uyumlu olursa, Japon yeninin gelişmekte olan piyasa para birimleri (EMFX) karşısındaki döviz kuru dinamikleri üzerinde belirgin bir etki beklemiyoruz” dedi.
‘Carry trade’den en fazla fayda sağlayanlar arasında Türk lirası da yer aldı’
S&P Global Ratings Baş Ekonomisti Oliveros-Rosen, bu işlemlerden en fazla fayda sağlayan para birimlerine de dikkat çekti: “Bununla birlikte, carry trade işlemlerinden en fazla fayda sağlayan başlıca para birimleri arasında Brezilya reali, Meksika pezosu, Macar forinti ve Türk lirası yer aldı. Toplam carry trade getirilerine baktığımızda ise 2025 yılında yaklaşık yüzde 20 seviyesinde bir büyüklükten söz ediyoruz.”
‘Türk lirası hem nominal hem de reel faiz açısından yüksek getiri sunuyor’
Elijah Oliveros-Rosen, Türk lirasının mevcut konumuna ilişkin, hem nominal hem de reel faiz açısından sunduğu yüksek getirinin altını çizdi: “Türk lirası hem nominal hem de reel faiz açısından yüksek bir getiri sunuyor. Bu nedenle, BOJ’in piyasanın halihazırda fiyatladığı adımları atması durumunda, bunun Türk lirası üzerinde belirgin bir etkisi olmayacaktır.”
‘İlerleyen dönemde daha şahin mesajlar gelirse Türk lirası zayıflayabilir’
Buna karşılık, BOJ’in ileriye dönük mesajlarının önemine dikkat çeken Oliveros-Rosen, olası risk senaryosunu da paylaştı: “Ancak BOJ’in, önümüzdeki yıllara ilişkin ileriye dönük yönlendirmesinde piyasaların beklediğinden daha agresif bir tutum sergilemesi halinde, Türk lirası da diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine benzer şekilde tepki verebilir. Başka bir ifadeyle, beklenenden daha şahin sinyallerin gelmesi durumunda, Türk lirasında potansiyel bir zayıflama görülebilir.”
‘Türkiye’nin sıkı para ve maliye politikası enflasyonu aşağı çekiyor’
S&P ekonomisti, “Bu noktada Türk ekonomisinin içinde bulunduğu makro çerçeveden söz etmek istiyorum. Bu çerçeve iki ana unsur ve bir de destekleyici unsurdan oluşuyor. Ana unsurlar sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası. Destekleyici unsur ise görece düşük petrol fiyatları. Bu üç faktörü bir araya getirdiğimizde, enflasyonun gerilediğini görüyoruz. Bu durum, yabancı yatırımcılar açısından olumlu bir tabloya işaret ediyor” dedi.
Enflasyondaki düşüş eğilimine dikkat çeken Oliveros-Rosen, “Enflasyon, 2025 yılının başında yüzde 40’lı seviyelerden yüzde 30’lara geriledi. Yılın sonuna doğru ve gelecek yıl içinde ise yüzde 20’li seviyelere doğru düşmesi bekleniyor” dedi. Bu görünümün, Türk ekonomisine yönelik beklentiler açısından önemli bir dayanak oluşturduğunu vurguladı.
‘Beklentimiz TCMB enflasyonun yavaşlaması halinde faizleri düşürmesi'
Reel faiz oranlarının makro çerçevenin temel unsurlarından biri olmaya devam ettiğini belirten Oliveros-Rosen, “Reel faiz oranlarının yüksek kalmasını bekliyoruz ve bu unsur, söz konusu makro çerçevenin önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Bu çerçevede, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın, enflasyonun gelecek yıl yavaşlaması halinde faiz oranlarını düşürmesini bekliyoruz. Bu da bizim temel senaryomuz” ifadelerini kullandı.
‘Nispeten istikrarlı bir ortam var ancak riskler sürüyor’
Genel görünümü değerlendiren Oliveros-Rosen, Türkiye ekonomisi için nispeten istikrarlı bir ortamdan söz edilebileceğini belirtti. Ancak risklerin tamamen ortadan kalkmadığını vurgulayan Oliveros-Rosen, “Genel tabloya baktığımızda, nispeten istikrarlı bir ortamdan söz edebiliriz. Ancak buna rağmen, hem iç hem de dış kaynaklı risklerin varlığını koruduğu da açık” dedi.
S&P’ye göre Türkiye, Latin Amerika ile Asya’daki gelişmekte olan piyasalar arasında konumlu
Elijah Oliveros-Rosen, Türkiye ekonomisinin büyüme performansına ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye’yi farklı gelişmekte olan piyasa grupları arasında bir konumda ele aldığını söyledi: “Türkiye’yi, Latin Amerika’da yaklaşık yüzde 2 büyüyen ekonomiler ile Asya’da yüzde 4–5 bandında büyüyen gelişmekte olan piyasalar arasında bir konumda değerlendiriyorum.”
Bu çerçevede Türkiye ekonomisinin büyümeye devam ettiğini belirten Oliveros-Rosen, “Bu çerçevede Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. Bu yıl gayrisafi yurtiçi hasılasının büyümesinin yüzde 3’ün orta seviyelerinde gerçekleşmesini, gelecek yıl ise yüzde 3’ün altına gerilemesini bekliyoruz. Bu da yine nispeten istikrarlı bir makro ortama işaret ediyor.” ifadelerini kullandı.
‘Dış koşullar Türkiye açısından son derece önemli’
Bununla birlikte dış gelişmelerin Türkiye açısından belirleyici olmaya devam ettiğine dikkat çeken Oliveros-Rosen, izlenen risk başlıklarını da sıraladı: “Ancak açıkça belirtmek gerekir ki, dış koşullar Türkiye açısından son derece önemli. Bu nedenle izlediğimiz risklerden biri, daha önce de tartıştığımız gibi, yalnızca Japonya Merkez Bankası’nın atacağı adımlar değil. Aynı zamanda ABD Merkez Bankası’nın ne yapacağı da döviz kuru dinamikleri ve riskli gelişmekte olan piyasalara yönelik iştah açısından belirleyici olacak. Dolayısıyla, dış cephede yakından izlenmesi gereken birçok başlık bulunuyor.”
‘Türkiye’nin kredi notunun arkasında reel pozitif faiz ve düşen enflasyon var’
Elijah Oliveros-Rosen, S&P’nin Türkiye'nin yeni senede kredi derecelendirme takvimine dair doğrudan tarih vermekten kaçındı.
“Henüz açıklanmamış konulara ilişkin belirli tarihler hakkında konuşamam; bu konuda bilgim bulunmuyor. Yalnızca şunu söyleyebilirim: Türkiye’nin ülke kredi notu, istikrarlı görünümle ‘BB-’ seviyesinde. Bu notun arkasındaki bazı temel dinamikleri daha önce de ele aldık. Söz konusu makro çerçeve; faiz oranlarının reel anlamda pozitif bölgede tutulduğu, enflasyonun düşüş eğilimini sürdürdüğü ve maliye politikasının nispeten sıkı kaldığı bir yapıya dayanıyor.”







