Altınay Savunma'nın hafif sanayi robotuyla başlayan serüveni savunma sanayiinde ilk 100 hedefiyle devam ediyor
- 1994 yılında sanayii sektörü için robotik çözümlerle yola çıkan Altınay Savunma, DASAL ve TAAC gibi bağlı ortaklıklarıyla savunma sanayiinin millileştirilmesi stratejisinin kilit aktörlerinden biri haline geldi. Şirketin dünü, bugünü ve gelecek planlarını şirketin üst düzey yöneticileriyle konuştuk.

Hakan Altınay tarafından 1994 yılında Altınay Robot Teknolojileri kurmasıyla başlayan macerayı Altınay Savunma'nın Genel Müdürü Burak Mercan anlatıyor.
Aslında ilk kuruluşunda bir sanayi robotonun kuruluşu ile ilgili bir hedefle yola çıkıp başarılı da olan Türkiye'nin ilk uzay mühendislerinden biri olan Hakan Altınay, 1993'te ilk sanayi robotonu yaptıktan sonra 1994'te şirketleşme aşamasına geçti. İlk sanayi robotu beyaz eşya, seramik sektörlerinde hassas konumlama yapmak için ve kaynak işlerinde, paletleme işlerinde kullanılan bir robottu. HSR4 (Hafif Sanayi Robotu 4) adıyla çıkan ve bir prototip olarak yapılan bu robotun arından ağır sanayi tipi olan ASR80 robotu yine beyaz eşya sektöründe bir ar-ge projesine hizmet vermek üzere motorların test edilmesine yarayan bir robot kol olarak çalışmaya başladı.
Dönüm noktası 2006
Yıllar içerisinde birçok robotu hafif ve ağır sanayi hizmetine sunan Altınay Robot Teknolojileri için 2006 yılı ise bir dönüm noktası oldu. Mercan, o süreci şöyle anlatıyor: "Her ülkenin envanterinde binlerce hatta onbinlerce ton çoğunlukla da kullanılamayan mühimmat (antiperonel mayınları, roket, havan, füze, el bombası, mermi vs) var. Bir tatbikat olacağı zaman 10-20 tane mühimmat atılıyor. Mühimmatı stokta tutmanın amacı caydırıcı olmak. Ama onların da bir raf ömrü var. Onu geçirdiğinizde istikrarsız bir mühimmata dönüşüyor. Bundan birkaç sene önce de ülkemizde bir mühimmat deposunda patlama olmuştu. Dolayısıyla mühimmatların belli bir süre içerisinde ya o depodan çıkarılıp kontrol edilip istikrarsız durumda olanların ayrılıp yok edilmesi lazım ya da belli ufak iyileştirmelerle hizmete geir verilmesi lazım. Çünkü pahalı da şeyler. İçerisinde nadir malzemeler var. Böyle bir ortamda 2006'da Altınay, Roketsan ile mühimmatların ayrıştırılıp kıymetli bileşenlerin savunma sanayiine geri kazandırılmasını içeren bir NATO projesine girişti. İnsansız şekilde mühimmatı sökecek, içerisindeki muhteviyatı ayıracak, kıymetli olanları bir kenara ayırıp kıymetli olmayanları geri dönüştürecek sistemlerin yüzde 80'ini geliştiren Altınay, literatürde benzeri olmayan bu sistemle savunma sanayi yolculuğuna da bu projeyle başlamış oldu."
Roketsan'la ilk tanışma, Aselsan'a bomba imha robotu
Bu projeyle birilikte Roketsan'la tanışan Altınay, 1993'te geliştirdiği sanayi robotuyla edindiği tecrübeden yıllar sonra şirketin Aselsan'a geliştirdiği bomba imha robotunun geliştirilmesine vesile olan teknolojinin kaynağı oldu. Ertuğrul ve Kaplan isimli iki farklı kofigürasyonda iki farklı bomba imha robotunun robot kolları Altınay tarafından geliştirildi.
Daha sonra Aselsan'la Altay tankının akış kontrol sisteminin geliştirilmesi projesi imzalandı. Altınay'ın bu projelerde günün sonunda bir kontrol sistemi oluşturduğunu söyleyen Mercan, önreğin tankın namlusunu bir tarafa yönlendirecek mekanizmalar, sensörleri bir araya getirdiğini, aslında robotun da bundan farklı bir şey olmadığını anlatıyor. Yani 30 yıl önce sanayi robotu teknolojilerindeki birikimi bugün savunma şirketi olarak ülkenin ihtiyaç duyduğu kritik sistemleri uyumlandıran bir şirket oldu Altınay Savunma.
"Bizi bugünkü şirketlerden ayıran, bizim risk almayı, girişimciliği seven bir şirket olmamız."
Altınay Savunma Genel Müdürü Burak Mercan
Savunma sanayii için üretim arttıkça yurtdışındaki benzer işleri yapan şirketler Altınay'ın kapısını çalmaya başladı. Türkiye'ye bu teknolojileri satan şirketler, Altınay'a ortaklık teklif etmeye ya da Türkiye'de kendi ürünlerini lisans altında ürettirmeye çalışsa da, yapılmaya çalışılan işin kolay olmadığını, bu teknolojilerin arkasında 100-200 yıllık bir bilgi birikimi olduğuna ikna etmeye çalışsa da Altınay, bilimsel gerçeklik üzerinden konuya yaklaşıp (motor, yükler, dinamik koşullar, çevre şartları) risk almayı tercih etti.
"Bugün dahi kendi bünyemizde tamamen kendi özkaynaklarımızla finanse ettiğimiz ve halihazırda bir çözümün yerine daha iyisini, daha hassasını koymayla ilgili çok proje devam ediyor" diyor Mercan.
Global pazar için mobil bomba imha tesisi
2006'da geliştirilen ve proje büyüklüğü olarak 60 milyon euroyu bulan, 10 milyon euroluk kısmını Altınay'ın üstlendiği bomba imha tesisini mobil hale getirmek için çalıştıklarını söyleyen Mercan, böylece örneğin milyonlarca ton mühimmatı bulunan ABD gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılmış ülkelerde eyaletler arasında mühimmat taşıma riskini de ortadan kaldırmayı planladıklarını belirtiyor. Mercan, "Dünyada şu anda bunu yapabilen hiçbir şirket yok. Belki biz de olamayacak bir çözüm üzerine çalışıyoruz ama en azından çalışıyoruz. Bu da bizim risk alma kabiliyetimizi gösteren güzel örneklerden biri." diyor.
Sadece ABD'de mühimmat geri dönüşümü ve ayrıştırılması pazarının pandemi öncesinde 300 milyon dolarlık bir büyüklüğe sahip olduğu tahmin ediliyor.
Altınay, bugün üçe ayrılabilecek bir faaliyete sahip. Faaliyetlerinin yüzde 30-40'ı savunma sanayiine destek teknolojileri geliştirmek ve üretmek. Yüzde 30-40 ise kendi ürünlerini geliştiriyor. Drone'lar bunlardan biri.
Kalan kısım ise örneğin Aselsan gibi yüklenicilere fason üretim gerçekleştirdiği üretim kabiliyetinden geliyor. Bunlara örnek de zırhlı araçların alt aksamları veya örneğin Fırtına obüslerine otomatik mühimmat yükleme mekanizmalarının üretilmesi, Kaan'ın iniş takımının üretilmesi gibi... Bu faaliyetin diğer faaliyetlerden farkı ise tasarımın Altınay'ın kendisine ait olmaması, burada bir fason üretim gerçekleştiriyor olması.
30 milyon dolarlık ikinci fabrika için geri sayım sürüyor
Mevcut üretim kapasitesinin tamamını dolduran Altınay Savunma, Ankara'da ikinci fabrika yatırımında parselizasyon ve yer teslimi yapılmasını bekliyor. 25-30 milyon dolarlık yatırım büyüklüğüne sahip Ankara'daki yeni fabrika yatırımı, halka arzdan önce yapılan 30 milyon dolarlık yatırıma yakın olacak.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin uzun süredir sahada mücadele verdiğine dikkat çeken Mercan, eskiden savunma sanayiindeki stratejiler ortaya konulmadan önce daha çok ithal ürünlerle bu mücadeleyi vermeye çalıştığının altını çiziyor. Bu da Silahlı Kuvvetler'in sahada yaşadığı bir sorunu veya ihtiyacı anlattığında buna bir çözüm bulunamadığını, çözüm beklentisinin iletildiği ihracatçı Amerikalı ve Avrupalı'dan bu çözümün yıllarca sonra geldiğini söylüyor. Bugün artık sahada savaşan askerin karşılaştığı bir sorunu veya ihtiyacı anından yerli savunma sanayii şirketlerine aktarabildiği bir sistemin içinde çalıştığını vurguluyor Mercan.
Mercan, örneğin SSB adına geliştirilen Mikon (Mikro kamikaze drone) projesinde, keskin nişancı tehdidi karşısında askerin cebinde taşıyabileceği bir kamikaze drone'u Dasal olarak geliştirdiklerini, bugün bu drone'lardan envantere onbinlercesinin girdiğini hatırlatıyor. Bu örnekte talebin masaya gelmesinden itibaren 8-10 ay içerisinde somut bir ürüne dönüştüğünü özetliyor.
Türk savunma sanayiinde yerlilik oranı bugün yüzde 70-80 seviyesine gelmiş durumda. Bunun ötesinde yerli üretim savunma sanayii ürünlerinin TSK tarafından doğrudan sahada kullanılması ise "combat proven" yani "savaşta kendini kanıtlamış" ürünler haline gelmesini de sağlayarak aslında Türk savunma sanayii ürünlerinin ihracat potansiyelini de üst seviyelere çıkarabiliyor. İhracat yapabilmek için de üçüncü ülkelere bağlı izinlerin olmaması, Türk savunma sanayii ürünlerinin ihracat potansiyelinin çok hızlı şekilde realize edilmesini sağlıyor.
Eskiden yabancı savunma sanayii ürünlerinde izinler konusunda sıra bekleyen ülkelerden biri olan Türkiye, örneğin Ortadoğu'daki birçok ülkeyi drone satışı konusunda Milli Savunma Bakanlığ'nın izinleri için sırada bekletir duruma geldi.
Kanada'nın ambargosu MİLGEM'e helikopter indirme projesini yerlileştirdi
Azerbaycan-Ermenistan savaşı sırasında Kanada'nın uyguladığı ambrago nedeniyle milli gemi (MİLGEM) projelerinde yer alan gemi gövdesine helikopter indirme projesinin zora düştüğünü aktaran Mercan, MSB'nin talebiyle sıfırdan başlayıp tasarımından üretimine kadar 2 senelik bir çalışmanın sonucunda bugün artık Türkiye'nin Kanada'ya hiçbir bağımlılığının kalmadığını söylüyor. Bugün bu sistem seri üretime geçip 9-10'uncu gemi için bile hazır hale getirildi.
Almanya'dan alınan Leopar tankları'nın halen süren dışa bağımlılığa örnek olduğunu belirten Mercan, Türk milli savunma sanayiinin bunların modernizasyonu konusunda da dünyada rekabet gücü en yüksek ülkelerden biri haline geldiğini vurguluyor.
"Dolaylı ihracat tarafında TUSAŞ platformlarının potansiyeliyle birlikte bir yükseliş olmasını bekliyoruz."
TAAC Havacılık Teknolojileri Genel Müdürü Enis Ata
Altınay Savunma Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve TAAC Havacılık Teknolojileri Genel Müdürü Enis Ata, milli savaş uçağı Kaan projesinde şirketin rolünü de anlattı. Uçakların havada kalmasını sağlayan kanat arkasında hareket eden mekanizmalar aslında uçakların havada kalmasını sağlayan otomatik sistemler. Eyleyici adı verilen bu mekanizmalar Altınay Savunma'nın havacılık alaından çalışan şirketi TAAC tarafından geliştiriliyor. Yolcu uçakları için bile yeterince karmaşık olan bu sistemler, ses üstü hızda çan manevra gücü çok yüksek olacak beşinci nesil savaş uçakları için çok yüksek hızlarda, sıfır hatayla çalışacak mekanizmalara sahip olmak zorunda. Eyleyici artı iniş takımlarında dünyadaki pazar 2024 itibariyle 25 milyar dolar. Pazarın yüzde 80'ini ise 10 firma paylaşıyor. Türkiye'de artık bu az sayıda oyuncuyla rekabet edebilecek bir teknoloji olmasına karşılık "Sizi o pazara sokarlar mı" sorusuna cevap bulunması gerekiyor. Ata'nın anlattıkların göre artık rekabetin geldiği son noktada diyelim ki dünya ölçeğinde dev bir şirket geliyor ve eğer benim savaş uçaklarımı alırsan sana eğitim uçaklarını bedava vereceğim diyerek de pazara yeni girişleri imkansız kılmaya çalışıyor.
Platform projeleri ölçek büyüklüğü için kritik role sahip
Bu nedenle Türk savunma sanayiinin bir ölçek büyüklüğü yaratarak pazar oluşturmasına gerektiğine dikkat çeken Mercan, platform projelerin pazar oluşturma açısından çok kritik bir role sahip olduğunu söylüyor. Bunun benzerinin Baykar'da görüldüğünü belirten Mercan, örneklerin çoğalması gerektiğini, belki de yerli bir yolcu uçağı projesine girmek gerektiğini savunuyor.
Şimdiye kadar Altınay Savunma 246 adet ile 236 milyon dolarlık proje tamamladı. Aynı zamanda devam eden 90 projesi daha bulunuyor. Bu yılın ilk üç ayında gelirleri yaklaşık 17 milyon 579 bin dolara ulaşırken faaliyet kârı ise 5 milyon 771 bin dolara yükseldi. Halka arzdan bu yana cirolarının katlandığını, iş stokunun ise neredeyse iki katına çıktığını vurgulayan Mercan, "Yaklaşık 100 milyon dolar civarında olan iş stokumuz bugün 200 milyon doları buldu. Bunun yüzde 11'i ihracata. Bunun yüzde 20'ye yakın zamanda çıkmasını öngöremiyorum. Çünkü içerideki talep çok yüksek O talebe yetişmek için kapasitemizi artırmaya çalışıyoruz. Çünkü üretim bizim en büyük gücümüz.
Önümüzdeki dönemde mikro sınıfta ve ağır yükleri taşıyacak hava araçlarında, askeri robot teknolojilerinde, otonom geri dönüşüm sistemlerinde yatırımlar planlıyoruz.
Geçen yıl yaptığımız yatırımların toplam tutarı 30 milyon doların üzerine çıktı, yeni tesis inşaatının yanı sıra teknolojik altyapıya da önemli bir yatırım yaptık.
Ar-ge tabanlı cirodan üretim tabanlı ciroya geçiliyor
Biz halka arzın öncesine kadar ağırlıklı Ar-Ge projeleriyle çözüm üreterek, Ar-Ge satarak gelir elde ediyorduk. Bugün artık o yapıdan Ar-Ge’sini yaptığımız ürün ve çözümlerin üretimine geçmiş vaziyetteyiz. Bu sene yüzde 70 üretim tabanlı bir ciro yaratmış olacağız.
Arza kadar Ar-Ge’nin toplam maliyet içerisindeki payı yüzde 50'nin üzerindeydi. Şu anda yüzde 25-30 seviyelerinde bulunuyor." dedi.
İlk 100 savunma şirketi arasına girme hedefi
Yatırımlarını ve ihracat potansiyelini büyüttükçe insan kaynağını da genişletmek isteyen Altınay, gelecek 10 yıl içinde, büyüklük anlamında savunma sanayine yön veren ilk 100 şirket arasında yer alma amacını önüne koymuş. TUSAŞ, Baykar, Aselsan, MKE (Makine Kimya Endüstrisi) gibi sıralamada yer alan diğer milli şirketlerin arasında katılmayı hedefliyor. Şu anda listedeki en düşük ciro 480 milyon dolar civarında. Yani 500 milyon dolar ciro yapıldığında listeye rahatlıkla giriş yapılabileceği öngörülüyor.
Robotik yatak pazarı için ar-ge yapılıyor
Yine şirketin ilerleyen planları arasında cerrahide kullanılan, hareket ettirilmesi mümkün olmayan hastaların cerrahi işlemleri sırasında kullanılabilecek (hastayı olduğu yerde ters çevirebilecek, yukarı inip aşağıya indirebilecek) özel robotik yatak teknolojilerine ilişkin bir ürün çıkarma girişimi var. Global pazarda 200 bin doların üzerinde bir satış fiyatına sahip teknolojiyi Türkiye'de üretmek için bir arge çalışması başlattıklarını söylüyor Mercan.
ABD pazarına giriş çalışmaları: Chicago'da ofis açılmak üzere
Altınay'ın önümüzdeki döneme ilişkin motivasyonlarından biri de yurt dışında yapılanma konusu. ABD'ye çok fazla satış potansiyel olmasına karşılık bu satışı yapabilme şansının mevcut durumda sıfıra yakın olduğunu söylüyor Mercan. Bu nedenle ABD'de bir fabrika yapmak gibi bir niyet de değerlendiriliyor. Bu durumda ABD'ye drone satma potansiyelinin de olabileceği düşünülüyor.
Altınay Robot'un Chicago'da ofisinin açılmak üzere olduğunu dile getiren Ata, Kuzey Amerika, Orta Doğu, Uzak Doğu, Asya bölgelerinde en azından bir ofis açıp potansiyele göre o ofisi üretime kadar genişletmekle ilgili bir motivasyonun da olduğunun altını çiziyor.
Dünyada 5-10 yılda geliştirilen mekanizmayı Türkler 8-10 ayda yapıyor
Uçakların iniş takımlarında yerli üretim kabiliyetinin ortaya çıkmasının ardından Birleşik Arap Emirlikleri'nden bir talep geldiğini söyleyen Ata, bir insansız hava aracı için iniş takımı işini aldıklarını belirtti. Ata, "Dolaylı ihracat tarafında TUSAŞ platformlarının potansiyeliyle birlikte bir yükseliş olmasını bekliyoruz" dedi. İniş takımı operasyonunun ilk ortaya çıkışı ise tasarımından üretimine 8-10 aylık bir süreyi kapsıyor. Dünyada ise bu süre 5-10 yıl seviyelerinde.
Milli savunma sanayiinin şu anda global pazardaki en büyük avantajının çeviklik ve termin süresi olduğunu belirten Ata, maliyet avantajının son dönemde biraz azaldığını söylüyor. Dolar kurunun sabit gitmesiyle gelir-gider dengesi değişmeye başlamış.