AK Partili Zeybekci: Faizin yüksek olduğu dönemde yatırım yapmam, faize yatırırım
- AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeybekci, “Ben o parayı faizler bu kadar yüksekken faize yatırırım. Faizler yüzde 30’un altına gelirse o zaman insanlar parasını üretime yatırır” dedi.

AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci, faiz politikalarından enflasyonla mücadeleye kadar birçok başlıkta açıklamalarda bulundu. ekonomim.com'un sorularını yanıtlayan Zeybekci, faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde yatırım yapılmayacağını belirterek, “Ben o parayı faizler bu kadar yüksekken faize yatırırım. Faizler yüzde 30’un altına gelirse o zaman insanlar parasını üretime yatırır” dedi.
Nihat Zeybekci, enflasyonun asıl sebebinin üretim ve arz eksikliği olduğunu belirterek, “Enflasyonla gerçekten mücadele edeceksek, enflasyonla mücadelenin gerçek çözümü, sadece ve sadece arzı artırmaktır” dedi.
Zeybekci’ye göre Türkiye’de son dönemde yaşanan ekonomik türbülans, sadece ekonomik değil, sistemsel sorunlardan da kaynaklanıyor. Anayasa tartışmalarına da değinerek halkın daha denetleyici bir rol üstlenmesi gerektiğini savunuyor:
"Demokrasinin üç temel güç üzerine oturması esastır. Bir devlet, iki hukuk, üç halk. Bu üçünün de birbirinden bağımsız olması bu üçünün de birbirini denetleyen disipline eden, birinin yoldan çıkması halinde onu derleyip toparlayıp hizaya sokan görevleri vardır. Eğer üçü birden birbirinden bağımsız, eşit güçte olursa bunlardan herhangi biri saçmaladığında devletin, yürütmenin ya da iktidarın veya hukukun ya da diğer taraf çizgiden çıktığında onu derleyip toplayacak güç, kabiliyet ve yaptırımda olması önemlidir.
Bence yeni anayasanın tartışılmaya başlandığı bu dönemde anayasa metninde çok detayları yazamazsınız ama ekonomi ile ilgili bütçe ile ilgili bazı kuralların orada derç edilmesi lazım. İkincisi, halk dediğimiz bölüm. Halkın örgütleri dernekler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar gibi kurumların da 'Arkadaş siz ne yapıyorsunuz gökteki yıldızları vadetmek ne demek?' diye sorması lazım."
'Parasal sıkılaşma doğruydu ama yeterli değil'
Ekonomideki sıkı para politikasının gerekli olduğunu söyleyen Zeybekci, gerçek çözümün üretim ve arzı artırmak olduğunu belirtti:
Parasal tedbirlerin hayata geçtiği süre net 1.5 yıllık bir süreç ve bu sürede alınan kararlar alınması zorunlu olan kararlardı. Parasal tedbirler anlamında sıkılaştırma. Faizlerin yükseltilmesi, talepte spekülasyon yaratan köpük yaratan enflasyonu ateşleyen varlığın para piyasalarına çekilmesi ve faizle nemalandırılması arkadaş tüketime gitme, konuta gitme, arsaya gitme, dövize gitme, tüketime gitme gel burada ben sana daha cazip bir imkan sağlıyorum. İlk atılması gereken adım buydu ve doğru adımdı. Ben buna parasal tedbirler bölümü diyorum. Ekonomik tedbirlerin bir ekonomik programa dönüşebilmesi için bizim enflasyon sepetine baktığımızda gıda ve içeceklerin toplam yüzde 27, dolaylıları ile birlikte yüzde 30. Hizmetler enflasyonu dediğimiz bölüme bakacak olursak eğer onunda en büyük tetikleyeni kira. Reel anlamda bu kadar yüksek faiz verdiğiniz zaman halkımızın tasarruf geleneğinde diyelim ki 1 milyon veya 100 bin dolar karşılığında bir parasını TL’ye döndü, bankaya yatırdı bankadan bununla ilgili net olarak 2024 yılı itibariyle net dolar bazında karşılaştırırsak yüzde 25 hatta biraz üzerinde bir gelir elde etti. Refleks şu olur; ana parayı tekrar devam ettirir diğerini çekerek yeniden bir talep yaratır.
'Gönül kazanmak bedava olmaz'
Tarım ve gıda alanında arzı artırmak için nokta atışı teşviklerin gerekliliğini savundu:
"Gönül kazanmak bedava olmaz. Öncelikle paranın, imkânın ucuzlaması lazım. Veya şunu yapmamız lazım bizim. Belirlediğimiz stratejik gıda ve türevi orada üretimi artıracak bölümlerde seçilmiş bir şekilde nokta atışı teşviklerle, desteklerle tüketim olduğu yerlerde planlama yapmak lazım. Şu yapılacaktır: ‘şu yatarımı yaparsan sana 10 yıl vade 2 yıl ödemesiz’ gibi ancak böyle teşvik ve desteklerle olur. Asıl gösterge budur. Bunun çok kolay bir şekilde olacağını düşünüyorum. Koyarsın oraya destek paketini. Ancak böyle olur. Yatırımcıyı, sanayiciyi, iş insanını siz ancak böyle teşvik edersiniz. Yapacağınız yatırımlar da belli, hangi üretime verilecek destekler de belli. Ne kadar eksik olduğunu zaten görüyorsunuz. Çok kolay yapılabileceğine inanıyorum."
'Enflasyonla mücadelede asıl eksik üretim'
Mevcut para politikalarının yeterli olmadığını, arz artırılmadan enflasyonla mücadelenin başarılamayacağını vurguladı:
"Enflasyonla mücadelede parasal güdümde her şey yapılıyor zaten. Eksik ayağı var, bu ayağın bir an önce hayata geçmesinden bahsediyorum. Arza dokunmadığınız, arzı ve üretimi artırmadığınız sürece, malı çoğaltmadığınız sürece enflasyonla mücadele edemezsiniz.
Arzı artırmak zorundayız. Çok hızlı bir şekilde artırmak zorundayız. Yapılabilir. Enflasyonla gerçekten mücadele edeceksek, enflasyonla mücadelenin gerçek çözümü, sadece ve sadece arzı artırmaktır. Vatandaşın refahını mı artırmak istiyoruz, eğer para dağıtılarak refah artırılsaydı bugün dünyada fakir ülke olmazdı. Herkesin merkez bankası var, herkesin banknot matbaası var. Basarlardı parayı dağıtırlardı ve problem çözülürdü. Öyle değil işte. Siz yumurta sayısını sabit tutup, para miktarını artırdığınızda matematik gayet basit. Enflasyonun asıl sebebi arz eksikliğidir. Talep asla yok olmaz talep sadece ertelenir. Bizim bu vakada ertelenen talebin daha güçlü olarak geri gelme durumu var. Dolayısıyla burada arzı artırıcı yani gıdada konutta devasa bir seferberlik yapmalıyız. En azından konut seferberliğinin başlaması ve projelerin hayata geçmeye başlamasının bile psikolojik sonuçları olur."
Gelir artışının üretimle desteklenmemesi halinde kısa sürede enflasyon olarak geri döneceğini belirtti:
Vatandaş çok haklı. Ama çözüm para dağıtarak değil. Emekli maaşı minimum 15 bin TL. Bunu 55 bin yaptığınız zaman bir anlam ifade etmiyor. Alacağı ürünü çoğaltmadığınız sürece vatandaşa hiçbir refah katkısı olmaz. En fazla üç ay içeresinde verdiğiniz para enflasyon olarak geri döner. Üretim ile arzı artırmadığınız sürece, TL olarak yaptığınız tüm desteklerin spekülasyona gitme riski vardır. Kura gitme riski vardır. Talep de patlama riski vardır. Altına gitme riski vardır.
'Kayıt dışılığın yüzde 50’nin üstünde olduğunu düşünüyorum'
Kayıt dışılıkla mücadelenin zorluklarına değinen Zeybekci, sermayenin vergilendirilmesinin yatırımı caydırıcı etkisine dikkat çekti:
"Türkiye’de yüzde 30-35 arasında kayıt dışı olduğu söyleniyor ama bence kayıt dışı yüzde 50’nin üzerindedir. Yani bu kayıt dışılığında bir kesim var ki onların refahına hiçbir şekilde dokunmuyor, bu kayıt dışının da gücüdür. Türkiye’de ekonomi ile ilgili çalkantıların olduğu bankacılık, faiz, finansta sıkıntıların olduğu dönemde kayıt dışı devreye girer. Enflasyon muhasebesini uygulamadığınız zaman şöyle olur: tekstilciden örnek vereyim. Yılbaşında 100 ton ipliği vardır. 100 ton iplik 2 milyon yapıyordur. Yılsonunda 100 ton iplik 3 milyon yapar. Defter kayıtlarına göre dersiniz ki; ‘sen bir milyon kar ettin gel bunun vergisini ver.’ Şu demek; 100 ton ipliğin 20 tonunu ver bana. Bu sermayenin vergilendirmesi olduğun için de insanlar kendi malının hırsızı haline gelir."
'Faiz yüksekken yatırım değil, mevduat tercih edilir'
Faiz politikasına yönelik eleştirisini net bir şekilde ifade eden Zeybekci, yatırımın ancak faizlerin düşmesiyle başlayacağını söyledi:
"Onun çalışmalarını yapmıştık biz, TÜSİAD’la ve başka yerlerle. Reform paketi olarak da sistemin rahatlaması üretim seferberliğinin başlaması, faizlerin düşmesi. Şimdi faiz yüksekken ben iş insanıyım. Faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, işletme sermayesine ihtiyacımın olmadığını ve kendi paramın bulunduğunu varsayalım. Ben o parayla yatırım yapmam. Ben o parayla üretim yapmam. Basiretli bir tüccar tanımım kanunda da var: ‘basiretli bir tüccar olarak davranmam lazım ki diye başlar.’ Ben o parayı faizler bu kadar yüksekken faize yatırırım. (faizde param yok bu arada) Bir genelleme yapıyorum. Faizler yüzde 30’un altına gelirse o zaman insanlar parasını , ‘ya boş ver faizi der’ üretime yatırır. Yeni yatırımlar yapar. Ticaret canlanmaya başlar. Ticaret canlanmaya başladığında her talep kendi arzını yaratır."
'TÜSİAD'dakiler bizim dostumuz'
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ziyaretiyle ilgili de, "Bizim dostumuz arkadaşımız onlar. Aynı iş dünyasının temsilcileriyiz. Bireysel bir ziyaretti. Diğer taraftan şuna asla müsaade etmem. Böyle insanların birbirlerine, ‘Vay hain, bilmem ne’ böyle şeyleri sevmiyorum. İnsanların solcu, dindar, ateist vs. olmaları hiç umurumda değil. Benim umurumda olan tek şey var; benim devletimle benim vatanımla, benim bayrağımla ülkemle milletimle kavgası yoksa başımın üzerinde yeri vardır. Bu vatanla, ülkeyle milletle bayrakla karnı ağrımıyorsa kabulümdür" ifadelerini kullandı.