Fed faiz indiriminden uzaklaşıyor: Enflasyon endişeleri Trump'ın baskısını gölgeliyor

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) temmuz ayı sonunda gerçekleştireceği para politikası toplantısı öncesinde faiz indirimi beklentileri zayıflarken, son veriler ülkede enflasyonist baskıların güçlenmeye devam ettiğine işaret ediyor. Reuters'ın haberine göre Başkan Donald Trump’ın politika faizinin düşürülmesi yönündeki yoğun baskılarına rağmen, Fed yetkilileri para politikasında temkinli adımlar atmaya kararlı görünüyor. Son açıklamalar, faiz indiriminin ertelenmesinde enflasyonun yapışkan seyrinin etkili olduğunu gösteriyor.
Trump’ın bu hafta Fed Başkanı Jerome Powell’ı görevden almaya niyetli olduğu ancak piyasalarda yaşanabilecek olumsuzlukları göze alamadığı için geri adım attığı belirtiliyor. Başkan’ın faizleri düşürme konusundaki ısrarı, büyük bütçe açıklarının daha düşük maliyetle finanse edilmesini hedefliyor. Ancak Powell’ın görevden alınacağına dair çıkan haberler, tahvil piyasasında dalgalanmalara yol açtı. ABD Hazine tahvillerinin getirileri yükselirken, bu gelişme Trump’ın arzuladığı maliyet avantajının tam tersi bir sonuç doğurdu.
Trump cuma günü yaptığı açıklamada Fed’in politika faizini yüzde 1’e çekmesi gerektiğini ifade etti. Bu oran, zayıf bir ekonomiyi canlandırmaya yönelik düşük seviyeler arasında yer alıyor. Fed ise mevcut durumda, daha ziyade enflasyonla mücadeleye öncelik veren bir politika izliyor. Mevcut gösterge faiz oranı yüzde 4,25–4,50 aralığında bulunuyor ve bu seviyenin, yetkililer tarafından en azından "ılımlı ölçüde kısıtlayıcı" bir düzey olarak değerlendirildiği biliniyor. Fed en son Aralık ayında faiz indirimine gitmişti.
Bu süreçte, Trump’ın başkanlığa dönüşünün hemen ardından uygulamaya koyduğu yeni ithalat tarifeleri de fiyatlar üzerindeki etkisi nedeniyle Fed gündeminde daha geniş yer bulmaya başladı. Faiz indirimlerinin yılın ilerleyen dönemlerinde yeniden başlayabileceği öngörülse de, yatırımcıların eylül ayında çeyrek puanlık bir indirim beklentisi, bu hafta gelen TÜFE verisiyle birlikte zayıfladı. Haziran ayında yıllık enflasyon oranı yüzde 2,4’ten yüzde 2,7’ye yükseldi. Bu artışta ithal mallarda görülen fiyat hareketleri dikkat çekerken, bazı işletmelerin yeni tarifeleri nihayetinde tüketicilere yansıtmaya başladığına dair işaretler belirdi.
Fed Başkanı Powell ve diğer yetkililer, fiyat artışlarının yaz aylarında hızlanabileceğini dile getirmişti. Ancak bu sürecin kalıcılığı ve ekonominin bu baskıları ne derece dengeleyebileceği konusundaki belirsizlikler, faiz indirimine mesafe konulmasına neden oluyor. Fed’in temmuz sonundaki toplantısı öncesinde iki istihdam ve enflasyon verisi daha açıklanacak. Bu veriler, para politikası rotasında belirleyici olacak. Toplantı sonrası Powell’ın düzenleyeceği basın toplantısı ise piyasalar ve Trump yönetimi tarafından yakından izlenecek.
Fed Guvernörü Adriana Kugler’in bu hafta yaptığı açıklamalar da merkez bankasının mevcut duruşunu net biçimde yansıtıyor. Kugler, ticaret politikalarının artık ABD’nin ekonomik görünümünü belirleyen temel faktörler arasında olduğunu belirtti. Artan fiyat baskıları nedeniyle politika faizinin “bir süre” sabit tutulması gerektiğini vurgulayan Kugler, yılın ilerleyen dönemlerinde yeni fiyat artışları beklediğini ve sıkı duruşun uzun vadeli enflasyon beklentilerini sabitlemek açısından kritik olduğunu ifade etti.
Öte yandan Powell’ın olası haleflerinden biri olarak anılan Fed Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller, faiz indirimine daha sıcak bakan isimlerden biri olarak öne çıkıyor. Waller, ekonomik yavaşlamanın yaklaşmakta olduğunu ve tarifelerin enflasyonist etkilerinin geçici olabileceğini savunarak, temmuz toplantısında faiz indiriminin gündeme gelmesi gerektiğini söyledi. New York Üniversitesi’ndeki bir etkinlikte hazırladığı konuşmasında, “İşgücü piyasasında bozulmayı beklemeden faiz indirimi yapılmalı,” diyen Waller, enflasyondaki yukarı yönlü risklerin sınırlı olduğunu savundu.
Fed’in faiz patikasındaki dönüşü, 2022 yılında pandemi sonrası hızla artan enflasyonu kontrol altına alma amacıyla başlatılan agresif faiz artışlarının ardından geçtiğimiz yılın son çeyreğinde başlamıştı. O dönemde arka arkaya üç kez indirime gidilmişti. Ancak son veriler, bu eğilimin şimdilik askıya alındığını gösteriyor.
Trump ise başkanlık kampanyasında yüksek enflasyonu merkezine almış durumda. Fiyatların kendi yönetimi altında düşeceğini vaat ederken, gümrük tarifelerini artırma yönünde sert söylemler kullanıyor. Ancak ekonomi hâlâ trendin üzerinde büyüyor ve işgücü piyasası güçlü seyrini sürdürüyor. Fed yetkilileri, gümrük vergilerinin teoride tek seferlik fiyat etkisi yaratması gerektiğini savunuyor olsa da, son veriler bu etkinin kalıcı hale gelmeye başladığını düşündürüyor.
Kugler’in tahminlerine göre, Fed’in enflasyon hedefi için dikkate aldığı Kişisel Tüketim Harcamaları (PCE) Fiyat Endeksi haziran ayında yüzde 2,5 artış gösterecek. Enerji ve gıda hariç çekirdek PCE ise yüzde 2,8’e ulaşabilir. Bu oranlar, merkez bankasının politika esnekliğini sınırlayan seviyeler olarak değerlendiriliyor.
Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic de enflasyonda yeni bir döneme girildiği görüşünde. Bostic, malların neredeyse yarısının yıllık bazda yüzde 5'in üzerinde fiyat artışı gösterdiğine dikkat çekerek, “Başlık enflasyon oranı hedefe yaklaşmak yerine ondan uzaklaşıyor,” dedi. Bu, tüm yıl boyunca görülen en yüksek fiyat artışına işaret ediyor. Bostic, fiyat baskılarının artık açık şekilde hissedildiğini belirtti.
Fed’in son yayımladığı projeksiyonlarda, yıl sonuna kadar PCE enflasyonunun yüzde 3’e ulaşması bekleniyor. Bu seviyeye rağmen yetkililer, hâlâ toplamda yarım puanlık faiz indirimi ihtimalini dışlamış değil. New York Fed Başkanı John Williams da gümrük vergilerinin etkilerinin henüz tam olarak hissedilmediğini vurguladı. Ancak önümüzdeki aylarda bu etkinin artabileceğini öngördü.
Görünüm itibarıyla Fed’in temmuz toplantısında faiz indirimi yerine mevcut seviyeleri koruması bekleniyor. Enflasyonist baskıların süresi ve gücü konusunda daha net veriler elde edilmeden politika değişikliğine gidilmesi zor görünüyor. Trump’ın kamuoyu baskısı ve seçim gündemi ise merkez bankasının karar süreçlerini her zamankinden daha fazla politik baskıya açık hale getiriyor.