Gelişmekte olan piyasaların borçlanma maliyeti küresel finansal krizden bu yana en düşük seviyede

Küresel yatırımcıların ABD Hazine bonoları gibi geleneksel güvenli limanlara olan ilgisinin azalması, gelişmekte olan piyasa borçlarına yönelik ilgiyi artırdı. Bu eğilim, özellikle yatırım yapılabilir düzeydeki gelişmekte olan ülke ve şirket tahvillerinin, küresel mali krizden bu yana görülmeyen ölçüde düşük borçlanma maliyetleriyle karşı karşıya kalmasına yol açtı.
Yatırımcıların gelişmekte olan piyasa devlet tahvilleri için talep ettiği ek getiri, yani spread, ABD Hazine bonolarına kıyasla yalnızca 1,04 puan seviyesine kadar geriledi. Aynı şekilde, yatırım yapılabilir nitelikteki şirket tahvillerine yönelik prim de 1,1 puana düştü. Bu oranlar, sırasıyla 2007'den bu yana devlet tahvilleri için en düşük, Trump'ın 2016'daki seçim zaferi öncesindeki seviyelerden bile düşük şirket spreadleriyle karşılaştırıldığında oldukça dikkat çekici.
Yatırımcılar artık Trump’ın belirsizlik yaratan ticaret politikalarının gelişmekte olan piyasalar üzerindeki etkisine daha az odaklanıyor. Bunun yerine, bazı gelişmekte olan ülkelerin ekonomik göstergelerinde gözlenen iyileşmeye ve temkinli para politikalarının sağladığı ortama yöneliyorlar. Aynı zamanda ABD Başkanı’nın Fed Başkanı Jay Powell’a yönelik sert eleştirilerinin, yatırımcılar nezdinde ABD tahvillerine yönelik çekim gücünü zayıflattığı değerlendiriliyor. ABD'nin büyüyen borç seviyesi ve politika belirsizlikleri de bu güvensizliğe katkı sunuyor.
Bank of America'da gelişmekte olan piyasalar sabit getirili strateji başkanı David Hauner, güvenli varlıkların artık yatırımcıya aynı güveni vermediğini ve bu nedenle yatırımcıların kredi piyasalarına, özellikle de gelişmekte olan piyasa tahvillerine yöneldiğini ifade etti. Hauner aynı zamanda zayıf doların ve güçlü seyreden küresel hisse senedi piyasalarının gelişmekte olan ülke varlıklarını desteklediğine dikkat çekti.
JPMorgan'ın Gelişmekte Olan Piyasa Tahvil Endeksi'nde spread, Nisan ayındaki %3,9 seviyesinden %3’ün biraz üzerine kadar geriledi. Endeksin kurumsal ayağında ise spread %2,8'den %2,05'e indi. Her iki kategori de %7,3 ve %6,3 civarında getiri sunarken, karşılaştırma açısından 10 yıllık ABD tahvilleri yalnızca %4,3 getiri sağlıyor. Bu fark, getiri arayışında olan yatırımcılar için gelişmekte olan piyasa borçlarını daha cazip hale getiriyor.
Yüksek kredi notuna sahip Körfez ülkeleri de bu süreçte daha aktif tahvil ihracı gerçekleştirmeye başladı. Suudi Arabistan gibi ülkeler, petrol fiyatlarındaki durağanlıkla mücadele ederken aynı zamanda büyük ölçekli projelerini finanse edebilmek için uluslararası borçlanma piyasalarına yöneliyor. Suudi Arabistan, 2025 yılı içerisinde en büyük gelişmekte olan piyasa tahvil ihracatçılarından biri olma yolunda ilerliyor.
Daha düşük kredi notuna sahip ülkelerden Arjantin ve Pakistan ise yatırımcıların olumlu karşıladığı reform adımlarına yönelmiş durumda. UBS Varlık Yönetimi'nde görevli Shamaila Khan, gelişmekte olan piyasa tahvillerindeki spread daralmasının yalnızca yatırımcı ilgisinden değil, aynı zamanda bu varlıkların kredi kalitesindeki bariz iyileşmeden de kaynaklandığını ifade etti.
Citi analistleri, yatırımcıların son dönemde Trump’ın ticaret savaşına dair açıklamalarına rağmen piyasalardaki olumlu makroekonomik faktörlere odaklandığını, özellikle zayıflayan dolar, Çin’in toparlanan büyüme ivmesi ve ABD-Çin ticaretinde gözlenen kısmi normalleşmenin bu tutumu desteklediğini bildirdi.
Aviva Investors’da Gelişmekte Olan Piyasa Borçları Eş Başkanı Aaron Grehan, spread daralmasının, gelişmekte olan piyasa kredileriyle gelişmiş piyasa kredileri arasında bir yakınsama sürecini yansıttığını söyledi. Bu süreçte özellikle yatırım yapılabilir düzeydeki gelişmekte olan piyasalara yönelen fonlarda ciddi bir artış gözlemlendiğini vurguladı. Grehan ayrıca gelişmiş piyasa odaklı fonların portföylerini çeşitlendirmeye başladığını da ifade etti.
Bununla birlikte bazı analistler, piyasada hâkim olan iyimserliğin küresel büyüme görünümündeki ani bir bozulmaya veya ABD’de tarife kaynaklı enflasyonun yeniden gündeme gelmesine karşı yeterince hazırlıklı olmadığını düşünüyor. Fed'in Aralık ayından bu yana faiz oranlarını sabit tuttuğu biliniyor. Ancak yetkililer, ticaret tarifelerinin enflasyon üzerindeki etkisine dair endişelerini dile getirmeye devam ediyor.
JPMorgan’dan Jonny Goulden, ABD’den gelen ekonomik verilerin olumlu sürpriz yapabileceğini, ancak mevcut spread seviyelerinin daha fazla daralması için sınırlı alan kaldığını söyledi. Buna karşın, durgunluk riski yeniden gündeme gelirse spreadlerde hızlı ve geniş bir artış yaşanabileceğine dikkat çekti.
Gelişmekte olan piyasa borç fiyatları son yıllarda yeniden ilgi görmeye başlarken, özellikle son on yılda ağırlığını ABD hisseleri ve kredi piyasalarına veren yatırımcılar bu varlık sınıfına dönüş sinyalleri veriyor. Danışmanlık şirketi bfinance’ın son anketine göre, gelişmekte olan piyasa tahvillerine hali hazırda sahip olan kurumsal yatırımcıların %80’i pozisyonlarını önümüzdeki 18 ayda korumayı ya da artırmayı planlıyor. Ancak, yatırımcıların %43’ü bu varlık sınıfına henüz hiç girmemiş durumda.
David Hauner’a göre, gelişmekte olan piyasalar uzun yıllardır yatırımcılar tarafından yeterince sahiplenilmiş değil. Bu durum, yatırımcıların bu alanda daha fazla risk alma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.
Son dönemde yaşanan gelişmeler, gelişmekte olan piyasa kredilerine yönelik küresel algının değiştiğini ve bu varlık sınıfının yeniden ön plana çıktığını ortaya koyuyor. Bu eğilim, yalnızca kısa vadeli faiz avantajlarından değil, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde gözlemlenen yapısal iyileşmelere ve artan makroekonomik istikrara dayanıyor.