Barclays CEO’su: ABD tarifeleri, Avrupa ekonomisi için gerçek bir zorluk yaratıyor

Barclays CEO’su CS Venkatakrishnan, Perşembe günü CNBC’ye yaptığı değerlendirmede, Avrupa’nın ABD tarafından uygulanan gümrük vergileri karşısında ciddi bir uyum sorunu yaşadığını dile getirdi. Washington’un son dönemde daha korumacı bir ticaret anlayışı benimsemesi ve bu kapsamda uygulamaya aldığı ithalat vergilerinin, Avrupa ülkeleri üzerinde artan bir baskı oluşturduğunu vurgulayan CEO, özellikle savunma harcamalarını artırmaya çalışan AB ülkelerinin mali esneklik açısından zorlandığına dikkat çekti.
Avrupa Birliği, çelik, alüminyum ve otomobil ürünlerinde halihazırda %25 oranında bir ABD ithalat tarifesiyle karşı karşıya. Bu yükümlülüklere ek olarak, Nisan ayında Beyaz Saray’ın duyurduğu yeni ticaret politikaları kapsamında %20 oranında yeni bir “karşılıklı” vergi daha uygulamaya alındı. Söz konusu vergi, geçici olarak %10 seviyesine çekilmiş durumda. Bu süre, Temmuz ayında sona erecek olan 90 günlük bir erteleme dönemine denk geliyor ve tarafların müzakere masasında daha kapsamlı bir ticaret anlaşması arayışına girmesine fırsat tanıyor.
Ancak henüz bir anlaşmaya varılmış değil. Avrupa Birliği’nde ekonomik büyüme beklentileri üzerindeki baskı giderek artarken, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’deki olası bir durgunluk riskine ilişkin endişeler de derinleşiyor. Washington ve Brüksel arasındaki bu belirsizlik ortamı, AB’nin bütçe politikalarında yeniden yapılandırma ihtiyacını gündeme getirirken, aynı zamanda bloğun savunma alanında hazırladığı “Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma Planı”na da sekte vuruyor.
Venkatakrishnan, ABD’nin gümrük tarifeleri ve düzenlemelerindeki değişkenliğin, şirketlerin iş modelleri üzerindeki etkisini anlamalarını güçleştirdiğini ve bu durumun piyasalarda oynaklığa yol açtığını ifade etti. Barclays CEO’su, özellikle bu tür belirsizliklerden derinden etkilenen sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin, kazanç beklentilerini aşağı çekmek zorunda kaldıklarını belirtti. CEO’ya göre bu şirketler, zaman içinde iş modellerini yeniden yapılandırmak ya da konsolide etmek zorunda kalabilir. Öte yandan, göreceli olarak daha az etkilenen bazı firmaların bu dönemde büyüme fırsatlarını değerlendirebildiği de gözlemleniyor.
Barclays, 2008 krizinde çöken Lehman Brothers’ın yatırım bankacılığı ve sermaye piyasası birimlerini 1,75 milyar dolara satın almasının ardından ABD pazarında önemli bir oyuncu konumuna gelmişti. Şirketin ABD’deki mevcut faaliyetleri, küresel ölçekteki büyüme stratejisinin merkezinde yer alıyor.
Son dönemde ABD ve İngiltere arasında ticaret alanında olumlu gelişmeler yaşanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın bu ayın başlarında iki ülke arasındaki yeni ticaret anlaşmasının çerçevesini çizmesi ve İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından AB ile ilişkilerini yeniden şekillendiren düzenlemelerde ilerleme kaydedilmesi, İngiliz tarafı için görece daha istikrarlı bir dönemin kapılarını araladı.
Ancak içeride ekonomik zorluklar devam ediyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi hükümeti, artan enflasyon ve Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı vergi artışlarına ilişkin kamuoyundaki şüpheci yaklaşımla mücadele etmek zorunda. Venkatakrishnan, Perşembe günkü açıklamasında mevcut hükümetin ekonomik yönetimi konusunda “kesinlikle doğru yolda” olduğunu savundu.
Barclays CEO’suna göre, İngiltere ekonomisinin karşılaştığı başlıca sorunlar arasında tüketici güveni, fiyat baskıları ve maliyet endişeleri ön planda yer alıyor. Ancak Venkatakrishnan, şu an için tüketici davranışlarında ciddi bir bozulma görmediklerini, tüketici harcamalarının temkinli ve dengeli bir şekilde sürdüğünü belirtti. İş gücü piyasasının hâlâ güçlü olduğunu söyleyen CEO, son günlerde artan enflasyon kaygılarının, ister kış aylarındaki yakıt faturalarından isterse ticaret tarifeleri nedeniyle artan genel fiyat baskısından kaynaklansın, büyüme odaklı bir yanıt gerektirdiğini sözlerine ekledi.