İş Bankası Genel Müdürü Aran: "Para politikasıyla yapılacak şeylerin sınırına ulaştık"
- İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, CNBC-e'ye yaptığı açıklamada Merkez Bankası ve enflasyon ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
- Faiz indirim süreci ve para politikasına ilişkin süreci değerlendiren Aran, "Para politikasıyla yapılabilecek şeylerin sınırına yaklaştığımızı hepimiz hissediyoruz." dedi.
- Aran, "Herkes üzerine düşen rolü yaparak Merkez Bankası'na yardımcı olursa 6 ay içerisinde enflasyonla mücadelede sonuç alırız." ifadelerini kullandı.
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, CNBC-e'ye özel açıklamalar yaptı.
"ODTÜ'nün girişim sermayesi fonuna 10 milyon dolar katkı sağladık"
"ODTÜ ile kurulan girişim sermayesi fonu hakkında konuşan Aran, "Hayatlarımızda çok önemli yer tutan bir üniversitenin bundan sonra sürekliliğini sağlayacak olan en iyi akademisyenlerle çalışmasına vesile olacak finansal kaynağı sağlayacak olan bir fon. Maxis ile bu konuya destek olduk. Umuyorum bu fon 100 milyon dolarla başlar. Büyüyerek devam eder. Sizin ulaştığınız büyüklüğün yüzde 10'u kadar Maxis olarak biz bu fona destek olacağız dedik. 10 milyon dolarla katkıda bulunma sözü verdik." dedi.
Aran'ın konuşmasından öne çıkanlar özetle şu şekilde:
"Para politikasıyla yapılacak şeylerin sınırına yaklaştık"
"Para politikasıyla yapılabilecek şeylerin sınırına yaklaştığımızı hepimiz hissediyoruz. Dün Merkez Bankası başkanımızın umut veren söylemleri de hepimiz bununla mücadele etmek konusunda başarılı olacağımıza inanıyoruz. Ama öteki taraftan elimizdeki araçlar da sınırlarında. Bunu da hissediyoruz. Dolayısıyla burada çok daha geniş bir şekilde bu faaliyeti genişletmek gerekiyor.
"Sadece faizle enflasyonla mücadelede arzu ettiğimiz hızla ilerleyemeyiz"
Sadece faizle, para politikasıyla, ekonomide içinde bulunduğumuz bu enflasyonla mücadelede maalesef arzu ettiğimiz hızla ilerleyemeyiz. Bunun tıkanıklıklarını yaşıyoruz. Artık siyasetin de buna destek olması gerekiyor. Çünkü biz çok daha hızlı ilerleyebilirdik."
"Tırnaklarımızla biriktirdiğimiz rezervleri oynaklığı azaltmakta kullanıyoruz"
"Bizim ülkemizin ekonomisi büyük bir potansiyel taşıyor ve bu potansiyelin hayata geçmemesi için, bu potansiyelle çok daha büyük işler yapmamak için hiçbir engel yok. Ama biz şu anda bu biriktirdiğimizi iki yıldır neredeyse tırnakla kazınarak biriktirilen rezervlerimizi siyasi nedenlerle oynaklığın giderilmesinde kullanmak durumunda kalıyoruz. Bugün çok daha aşağıda bir faiz noktasında ve çok daha aşağıda bir enflasyon noktasında olabilirdik. Bunun önünde bir engel yok. Biz sanki burada sağladıklarımızı biraz farklı bir alanda kullanıyormuşuz düşüncesi var bende. O yüzden artık Merkez Bankası üzerine düşen görevleri yapıyor, yapmaya devam ediyor. Ama şunu bilmemiz lazım. Bu sadece Merkez Bankası'nın işi olmaktan çıkacağı bir yere doğru geliyor. Merkez Bankası bunu belki kendi çabasıyla 28'lere, 27'lere kadar enflasyonu indirebilir. Bunu da hemen nisan, mayıs ayı gibi yapabilir. Bunu da görebiliriz. Ama daha ötesini istiyorsak, tek haneye inmesini istiyorsak artık Türkiye'de siyasetin de durulmasını, öngörülebilirliğin sağlanmasını ve ekonomi dışında maliye politikası başta olmak üzere para politikasına destek olacak güçlerin de devreye girmesi gerekir. Aksi takdirde Merkez Bankası yalnız kalırsa enflasyonla mücadelede çok yavaş ilerleriz."
"Herkes MB'ye yardım ederse 6 ay içinde enflasyonla mücadelede sonuç alırız"
"Bence gevşeme konuşmak için erken çünkü çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Önümüzde ocak ayı 2026 yılı yeni fiyatları var. Asgari ücret artışları var. Toplu iş sözleşmelerinin olduğu bir dönem ve buraya 31 ile 32 arasında bir enflasyonla gireceğiz. Önümüzdeki yıl beklenen enflasyon ve gerçekleşen enflasyon arasında hala en az 10 puanlık bir makas var. bu sözleşmelerin nerede bir tamamlanacağı, nerede bağıtlanacağı konusu enflasyonun da şekillenmesine vesile olacak. O yüzden çok rahat olan ve bu tedbirlerin gevşeyeceği bir 6 ay öngöremiyorum. Haziran ayına kadar bu sıkılık devam edecektir. Mutlaka bir eşiğin kırılması lazım ve dediğim gibi para politikasına diğer güçlerin de eşlik etmesi lazım.
Eğer bunu Merkez Bankası'nın görevi evet fiyat istikrarını sağlamak, enflasyon düşürmek ama sadece bir kişinin üzerine yıkarsak ülke olarak bence üzerimize düşen görevi yapmamış oluruz. Artık bu noktadan sonra hepimizin ortak görevi ve herkes üzerine düşen rolü yaparak Merkez Bankası'na yardımcı olursa biz bu 6 ay içerisinde sonuç alır ve ondan sonra gevşeme ve bu tedbirlerin ortadan kalkmasından konuşabiliriz. Aksi takdirde çok erken olur. Bir de tüm kazanımlarımızı tekrar geri verme riski taşır."
"Bankalar son 2-3 yıldır özkaynaklarını eritiyorlar"
"2025 yılına başlarken çok daha iyi bir 2025 yılı öngörmüştük. Aslında kur tahminimiz beklediğimiz gibi gerçekleşti. Enflasyon tahminimiz beklediğimizin üzerinde gerçekleşti. Merkez Bankası'na paralel düşünüyorduk. Biz yüzde 29'un altında bir enflasyonla yılı kapatacağımıza inanıyorduk. Ama dediğim gibi yaşanan o büyük oynaklık ve ağırlıklı olarak da ekonomiden değil siyasetten kaynaklı olan oynaklık nedeniyle bu yıl arzu ettiğimiz noktanın çok gerisinde kaldık."
"Ne reel sektörün ne de bankaların hedef tutturabildiği bir yıl oldu"
"Bankalar aslında son 2-3 yıldır öz kaynaklarını eritiyorlar. Özkaynak karlılığı enflasyonun altında olduğu için bankaların özkaynağı azalıyor. Ama bu krize güçlü girildiği için de hala daha bankalar gücünü koruyor. Ama özkaynağın da eridiğini biliyor olmamız gerekiyor. O yüzden 2025 yılı ne reel sektörün ne bankaların hedef tutturabildiği bir yıl olmadı. Merkez Bankası ile aynı kaderi hepimiz paylaştık."
Hem mevduat hem de kredi tarafındaki faizlerdeki bu denklikte sıkılaşma planlarınızı nasıl etkiliyor?
"Evet. Yani olumsuz etkiliyor. Çünkü Türk Lirası kredi talebi neredeyse yok. Finansal okur yazarlığı olan büyük kurumsal ve ticari firmaların hiçbirisi bu oranlarla ticari TL kredi talep etmiyorlar. Ağırlıklı olarak YP kredi talebi var. Yabancı para kredi talebi var. Onda da makro ihtiyat tedbirler nedeniyle büyüme sınırları var. Onu da arzu ettiğimiz şekilde veremiyoruz. Dolayısıyla kredi konusunda bir ters seçim problemine neden olabilecek ve verdiğiniz zaman ancak o maliyetlerle kredi alanların en zor ve en son noktada olan firmalar olup aktif kalitesini bozma riski taşıyor. Sizin verebileceğiniz müşteriler bu krediyi istemiyorlar. O yüzden bir tıkanıklık ve sorun var. Bu bankaların aktif kalitesini etkileyebilir 2026 yılında, sorumlu alacak oranlarının artmasına neden olabilir."
"Kredi ve mevduat tarafında sistemin bir an evvel rahatlaması gerekiyor"
"Hiçbir zaman sistemik bir boyuttan, sistemik risk yaratacak bir boyuttan bahsetmiyorum ama şu içinde bulunduğumuz durum çok rahat bir durum değil. O yüzden bir an evvel o normalleşme dediğimiz mevduat ve kredinin mevduat sahibinin birikimini yapmasını teşvik edecek. Ama kredi talep edenin de kredisini rahat kullanıp finansman maliyetini katlandıktan sonra hala kar edebilmesine imkan sağlayan bir finansman gideri noktasına getirecek olan seviyelere inmesi gerekiyor. Şu anda ikisi de bu seviyede değil. Tasarruf sahibini yatırım yapmaktan alıkoyuyor. Doğrudan faizde kalmasına neden oluyor. Kredi ihtiyacı olan müşterinin de kredi kullandığında tüm kazancını bankalara vermesi gerekiyor. Burada tarafların birbirine düşmesine neden olabilecek olan sorun var. Bunun mutlaka çözülmesi ve rahatlaması gerekiyor sistemin. Çok sürdürülebilir olarak görmüyorum içinde bulunduğumuz durumu."



